Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mekke'nin Fethi kutlamalarını belli bir yere kadar kabul edebiliriz fakat asıl tehlike bugün karşımızda Kutlu Doğum Haftası olarak görünmekte. "Allah Rasûlü'nün doğumunu kutluyor olmanın neresi sakıncalı?" denebilir. Soru tam da cevabın içinde. Mevlid Kandili diye bir şey varken Kutlu Doğum denilen gösterilerin gereği ne ve
7 Aralık 1905’te Üsküdar’da doğan Halil Can, tasavvuf ehli arasında gelenek olduğu üzere, 4 yaş, 4 ay ve 4 günlük iken aile büyüklerinden eğitim almaya başlamış, akabinde, Vakıf Rüstem Paşa Mektebine kaydolmuştu. Selim-i Sâlis Numune mektebi ve Üsküdar Sultanisinden sonra 1923’te Eczacılık Mektebine giren Can, Temmuz 1925’te okulunu iyi dereceyle
Reklam
Dini sohbet memurunun birlik-beraberlik' çağrısından sonra dinî(!) musiki başlar. Musikinin neresi dinî, bilemiyorum; fakat, olsa olsa, iftardan sonra Müslüman'ı uyutmak için en yumuşak nağmelerin seçilmiş olmasıdır diyorum kendi kendime. Bazen bu musikiye "tasavvuf musikisi" de diyorlar. Tarikat faaliyetlerinin yasaklandığı Pakia'da papyon kravatlı sanatkârların bu seremonisi nasıl değerlendiriliyor, onu da bilmiyorum.
Tasavvuf, sanılanın aksine sadece dinin takvasını yaşayan insanlardan müteşekkil bir dünya görüşü sunmaz. Kendisiyle birlikte makro boyutta bir yaşam biçimi sunar. Edebiyatı, musikisi, giyim kuşamı, gündelik hayattaki etkileşim biçimlerini, kültürel ve sosyal pratikleri, ticaret ahlak uygulamaları ile çok geniş bir alana nüfuz eder.
Yaratılanı sevmek, Yaradan'ı sevmenin basamağıdır. Yaratılanı sevmek gönlün musikisi, gıdasıdır. Aşkın acemiliğini Leyla'da atıp, aşkın ustalığını Mevla'ya saklayanlara selam ola.
"Gören birçok insan var ama ne gördüklerini anlamıyorlar. Benim için anlamak en önemli şey." "Bazen görmediğin ama anladığın şeyler vardır. Evet; anladığımız ama görmediğimiz o kadar çok şey var ki..." Luciana renk terapisi tedavisi görüyordu. Terapi sürecindeki ilk adım, "hastanın" terapiste kendisinin hangi renklere tepki verdiği konusunda fikir vermesi için üç adet renkli şişe seçmesidir. Luciana, İsmail'i* seanslardan birine getirdi ve terapist, eğlence olsun diye İsmail'den klinikte birçok renkli şişenin durduğu duvardan üç şişe seçmesini istedi. İsmail duvara yaklaştı, uzandı ve bir şişe alıp masanın üzerine koydu. Şişe lavanta rengindeydi. Terapist İsmail'den ikinci bir şişe seçmesini istedi. İsmail duvara döndü, başka bir şişeye uzandı ve masaya koydu. İkinci şişe de lavanta rengindeydi. Terapist, merakı artarak, İsmail'den üçüncü bir şişe seçmesini istedi. İsmail duvara döndü, bir şişeye daha uzandı ve masanın üzerine koydu. Üçüncü şişe de lavanta rengindeydi.. -------- *İsmail Hakkı Çimen / 1960 doğumlu âmâ, hafız, Bayezid Camii emekli müezzini. Aynı zamanda klasik Türk ve Tasavvuf musikisi sahasında yüzlerce konferans verecek kadar ehil bir isim..
Reklam
Büyük Ruh: Süleyman Çelebi
Yetişilmez ki: Süleyman Dede yükseklerde. Mehmet Akif Süleyman Çelebi, bu topraklarda yetişmiş büyük ruhlardan biridir. O yüzden olsa gerek, millî şairimiz, “Yetişilmez ki: Süleyman Dede yükseklerde!" diyor. Evet, o bilge şahsiyet yükseklerde, çok yükseklerdedir. Nitekim onun nefesiyle musikiden şiire büyük bir gelenek hayat bulmuştur. Tasavvuf musikisi, dinî musiki yahut cami musikisi; Süleyman Çelebi'nin eserinin sese ve ahenge bürünmesinin tabii neticesi olarak ortaya çıkan büyük bir gelenektir.
"Halkın "Sultan Hamîd" dediği Abdülhamid , şehzadeliğinde şu zatlardan ders gördü: Mirliva Guatelli Paşa, mirliva Dussep Paşa, miralay Lombardi Beyden Batı Musikisi ve piyano, Aleksan Efendiden piyano, Celaleddin Efendi ve 1850'den itibaren Kazasker Tosyalı Mustafa İzzet Efendiden hat, viyolonist Hidayet Beyden keman, Rumeli kazaskeri Acem Ali Mahvî ile sadrazam Safvet Paşadan Farsça, Kazasker Şerif Efendi, Ferid Efendi, Şirin Hafız Efendi, Ömer Hulusi Efendiden Arabça, Muşir Namık Paşa ve Mösyö Gardetden Fransızca, Gümüşhaneli Gerdankıran Ömer Hulusi Efendiden Türkçe, Osmanlı Edebiyatı ve ulum-i islamiyye ve bilhassa hadis (Buhari), maarif nazırı vezir Mehmed Tahir Münif Paşadan 1876da ekonomik politik, Vak'a-nüvis Kazasker Lutfi Efendiden Osmanlı Tarihi, lalaları Mehmed Sadık Ağa ve onun 1857de ölümünden sonra Mabeynci Osman Beyden spor, süvarilik, sadrazam İbrahim Edhem Paşadan Fransız edebiyatı, şeyhi Trablusgarplı Mehmed Zafir Efendiden Şazeli tarikatı adabı, bu zatın ölümünden sonraki şeyhi Abdullah Efendiden Kadiri tarikatı adabı, 1879dan itibaren şeyhi olan Rumeli kazaskeri Halebli (Han Seyhun) Sayyadzade Ebûl-Hüda Efendiden tasavvuf, hünkar yaveri çeşitli subaylardan askerlik. Bütün bu dersleri görmesine ve imtihan vermesine, vezir Ahmed Kemal Paşa 1808-1807 nezaret etti ki 6 defa Maârif ve 2 defa Evkaf nazırı olmuştur."
Sayfa 20 - ÖtükenKitabı okudu