Çoktan uçmuş güvercin
Tahta masam devrilmiş
Can dostum çomar uykuda
Tatlı komşu Ayşe teyze
Emekli Salih öğretmen
Hepinize hepinize elveda
Dostlar elveda
Küçük Aşık Leman Sultan'ın hikâyesi daha çocuk yaşlarda kendisini hiç görmediği ,ismini bilmediği Nevriye Anne'yi ( Dr Haluk Nur Baki'nin annesi) rüyasında görmesiyle başlar.
Hz.Mevlana'dan aldığı aşkla ve sonrasında onunla kurduğu gönül bağıyla sultanlık makamına giden yolun yolcusu olur.
Ufak bir ateşin üzerinde avuçlarını ısıtıp tatlı bir uykuya dalmışken, alevler birden her yeri sarıyor, korkunç bir yangın çıkıyordu. İlk yangında, çok sevdiğini birini kaybetmişti. Bir kez değil, birkaç kez yangının ortasında kalmış bu adam, artık buz gibiydi. Kaybetmeye alışmıştı sanki. Kendinden bir şeyler kaybedip durmuştu. Sevilebilir olduğuna olan inancıydı en son verdiği. Alışmıştı böyle yaşamaya. İnsan yaşayabilmek, devam edebilmek için ne var ne yoksa alışıyordu. Eksile eksile yaşayıp gidiyor ve nihayet verecek bir şeyi kalmadığında ölüyordu.
İŞTE öldü gün.
Büyüleyiciydi orman, ve boğalar altında siklamenler kanadı,
yüksek çamlar kızıla döndü,
dal daldan, bir rüzgar vardı, - ve yoğun kokular taşıdı.
Yorgun düştün bizim uzun yolumuzdan, yavaşça fısıldadım senin tatlı adını:
O an deldi geçti deli güçle hazdan tohumuyla kalbinin beyaz zambağı tutkunun ateş zambağı candan.
Kızıldı akşam - ve ağzın kıpkızıl, kavuşunca dudaklarım ona özlemden yangın,
ve bizi tutuşturan yalım harıl harıl, yaladı kıskanç giysileri yaygın ...
Orman sessizdi ve gün ölüydü asıl.
Bizim için ama dirildi Mesih ansızın, günle öldü kıskançlık ve yokluk batıl.
Ay kocaman gelip tepeye dayadı sırtın, indi mutluluk beyaz tekneden usul usul.
.
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
18 mart 1915 deniz savaşı sonrası 25 nisan 1915te başlayan çanakkale kara savaşlarına dair yerli yabancı yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından yazılmış birçok kitap var.
okumuş olduğum bu kitap dışarıdan bakıldığında bunlardan biri gibi görünse de aslında tam olarak böyle değil.
zira
Alaz.... Ateş, alev, yangın demek. Yazar hikayeden bir kesitle, bir rüya motifiyle başlamış romana. Bir fragman vermiş hikayeden. Romandaki rüya motifi benim çok ilgimi çekti. Uzun zamandır bir kitapta haberci rüya görmemiştim. Hocamız da Türk edebiyatında halk hikâyelerinde olur demişti yanlış hatırlamıyorsam. Yazar, bir rüyayla kesit vererek başlangıçta güzel bir gizem yaratmış hikaye için. Hikayenin ilk paragrafı da bana biraz İki Şehrin Hikayesi kitabının girişini anımsattı. Hikayenin Türkiye'nin Sakarya şehrinin bir köyünde başlaması ve yazarın diyaloglarda köy ağzını kullanması çok hikayeye bir realitelik katmış bence. Onun dışında tatlı bir hikaye kaleme almış yazar. Köyde doğup ortaokula kadar köyde kalan Kerem'in hayali için daha doğrusu hedefi ve ideali için ailesinden uzakta İstanbul'da başka bir ailenin yanında yaşamaya başlaması ve hayallerini gerçekleştirirken bu yolda yaşadıklarını kaleme alması ve aşkı çocukluğunda bulması gerçekten çok tatlı. Ve Kerem'in o aşkı bulabilmesi için ailesiyle arasını düzeltebilmesi için hayatına giren Agâh efendi de hikayeye bir gizem katmış. Sadece Kerem'in duygularına daha fazla yer verebilirdi diye düşünüyorum ben. Onun dışında gerçekten güzel, özgün ve tatlı bir hikaye olmuş. İlk roman için yeterince özgün olduğunu düşünüyorum.
Alazİbrahim Gürel · Ateş Yayınları · 202113 okunma
Dialog
Nasıl net gözlem yapa biliriz?
Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz?
Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız?
Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız?
Derler insan çözülmez kutu bağlı.
Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.