Uzun süredir zihnimi kurcalayan düşünceler var, yazayım da dursun burda :)
İslam'ın dirilişi için öncelikle kesinlikle yaşanan İslam'ın düzeltilmesi gerekiyor. Günümüzde din diye yaşanılan şey %70 oranında en az yanlışlıklarla dolu. Kültür din değildir, sahte hocaların sözleri din değildir. Din Kur'an merkezlidir, sahih
Geçmişe dönüşler ve yeniden yaşama, bazı yönleriyle travmanın kendinden daha kötüdür. Travmatik olayın bir başlangıcı ve sonu vardır; bir noktada biter. Ancak TSSB yaşayan bireylerde ister uyanık olsun isterse uykuda olsun geçmişe dönüşler herhangi bir anda yaşanılır. Tekrar ne zaman olacağını ya da ne kadar süreceğini bilmek mümkün değildir. Geçmişe dönüşlerden muzdarip olan insanlar, yaşamlarını, bundan korunacak şekilde düzenler. Takıntılı bir şekilde spor salonunda halter çalışırlar (ama sonunda bunu yapacak kadar güçlü olmadıklarını anlarlar), uyuşturucuyla kendilerini hissizleştire bilirler ya da son derece tehlikeli durumlarda, kontrol sağlayabildikleri etkinliklerde bulunabilirler (motosiklet yarışları, bungee-jumping ya da ambulans şoförlüğü). Sürekli olarak görünmeyen tehlikelerle savaşmak çok yorucudur ve bu, kişileri bitkin, depresif ve yıpranmış bir hale getirir.
Hep mi kızgın yaz, bahar arada
Mevsimi
Yaprak kımıldamıyorsa.
Çocuklar arada, nasıl bırakılır elleri
Dönüşler tatlıdır, telâşlıdır
Bir bezginlik çökse bile üstümüze
Akşamüzerleri.
Hastalıklar arada
Kaç yazar kahramanlarını okuyucularının aklında soyismi ile tutmayı başarmıştır bugüne kadar ?Üstelik telefon rehberine dahi soyisim ile beraber kaydetmeye alışık olmayan bir topluma karşı...
Selim Işık, Turgut Özben,Hikmet Benol, Hüsamettin Tambay...
Belki benim Olric ve Hüsamettin Albay 'ım yok fakat en küçük bir detayıyla hemen aklıma geliveren Oğuz Atay alıntılarım var.
Oğuz Atay benim için fark etmediğimi sandığım ama onun değindiği günlük hayattaki olayları okurken aslında o anlara sanki onunla beraber gitmişim hissi veren bir yazar.Kitap okurken altını çizdiğim sözler kadar sevdiğim, özumsediğim bir yazar.
Tehlikeli Oyunlar...Hikmet Benol 'un kafasının içi.. aynı zamanda bizim kafamızın içi.Öylesine karışık, öylesine kararsız.Bu kararsızlık bazen kötü etkileyebiliyor tabii okumanızı bir iki sayfa geri gidip ne oluyoruz diyebilirsiniz fakat bana göre bu tam koptuğunuz anda yazarın sizi omuzlarınızdan tutup silkelemesi "kitap okuyorsun kendine gel uzaklaş o kafanın içindekilerden" gibi bir ses.
Tehlikeli Oyunlar'da yazar yalın bir dil kullanmış diyemeyeceğim. Bilinç akışı tekniğiyle geriye dönüşler söz konusu.Okurken tam sıkılıp bırakacağınız yerde ani bir manevrayla size dur bekle dahası var diyip heyecanlandıracak bir kitap yeri geldiğinde.Son olarak eğer Oğuz Atay ile tanışmadıysanız henüz ben Tutunamayanlar'ı okuyarak başlamanızı öneriyorum.Çünkü Tutunamayanlar size Oğuz Atay 'ı özletiyor öyle olunca da diğer kitaplarını dost hasreti gidermek niyetine okuyorsunuz.En azından benim açımdan Tehlikeli Oyunlar öyle oldu:)
Kitapla kalın ,iyi okumalar
Halk, çabuk telkin altında kaldığından dolayı da korkunç, tehlikeli. Birkaç saniyede şimşek gibi dönüşler yapıyor. Dostluğuyla düşmanlığı arasında ancak sigara kağıdı gibi ince bir duvar var.