Sadece elleri değil, gördükleri de titriyordu biraz.
Eşyalar çizgilerini kaybetmesin diye Tekel’e yüklendi.
Sürekli bir felaket beklentisiyle yaşıyordu.
Sanki her an dünya başına yıkılabilirmiş gibi,
en çok da kapı ve telefon çalışlarında hissediyordu bunu.
Telefon tekrar çalmaya başladı.
Bu sefer hiç bekletmeden açtı.
Karşı taraf yılmamıştı.
“Alo. Neden konuşmuyorsun Bahattin Ağbi?”
Sessizlik. ‘Allah belanı versin,’ demekti.
Ahizenin öbür ucundaki tiz ses isyan etti:
“Allah belanı versin Bahattin Ağbi! Batırdın beni!
Haram zıkkım olsun o para!”
Küfür etmek üzereyken dilini ısırdı.
Sen konuşma konuşma, ondan sonra yanlış telefona cevap ver.
Ahizeyi kapatıp telefonun fişini çekti. Aynı anda kapı zili çaldı.
Sarhoş polisle topal tavşan, yattıkları yerden, korkuyla birbirlerine baktılar.