Toplumumuzda iyice aşina olduğumuz, benlik duygusunun
yitirilmesi olayına şaşırtıcı bir örgü içinde Albert Camus'un
"Yabancı" adlı romanında rastlıyoruz. Romanın ana
kahramanı, son derece sıradan bir Fransız. Bu adam annesinin
ölümünü yaşıyor, sonrasında işe gidiyor, hiçbir bireysel
ilgi duymadan bir takım ilişkiler geçiyor
Milan Kundera'nın ilk okuduğum romanı. Romanın konusu ana çerçevede belirli değil. Yani birçok konuya değiniliyor. Düalist kavramların çatışması, komünizm eleştirisi, erkek kadın ilişkisi işlenen konular başlıcaları. Friedrich Nietzsche'nin Bengü Dönüş felsefesi kitabın temel taşı. Karakterler Narziss ve Golmund ( Hermann Hesse kitabı) gibi dionizyak ve apolloniak bakış açılarına sahip. Kitabın hoşuma gitmeyen tarafı cinselliği aşırı kullanmış. Okurken beni aşırı derecede rahatsız etti. Batılı yazarlar kitaplarında bu temi kullanmaları artık bir süre sonra kitabın sıradanlaşmasını etki ediyor. Yazar arada kendini hissettirerek romanın kurgu olduğunu unutturmuyor. " İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı , temel sınavı onun, merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir."
Ülkemizde ilk Faulkner kitaplarını önemli edebiyatçılar çevirmiş hep: Talât Sait Halman'ın burada basılan ilk Faulkner kitabı olan " Duman" öyle bir kitap ki İnce Memed'in yazılmış olmasında bile etkisi var. Bilge Karasu'nun "Doktor Martino" adlı çevirisi ve Ülkü Tamer'in "Kırmızı Yapraklar "çevirisi orijinal
Bir israf romanı: Zift
Anahtar Kelimeler: Kendini öncü biri sanma, öykünme, kâğıt israfı, zaman israfı, boş, bomboş.
Çağdaş edebiyatın çatısı altında kendisine yer edinmek isteyen bir kitap Zift. Kullandığı argo kelimelerle ve zihnindeki isyanı aforizmalarla yansıtmaya çalışmasıyla da biraz yeraltı edebiyatına sığınmaya çalıştığını zannediyorum.