Biz ki Melik-i Turan, Emir-i Türkistan'ız, Biz ki Türk oğlu Türk'üz; Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz! EMİR TİMUR
247 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
“Türk şiirinin kıymetli şairlerinden Orhan Veli Kanık, 1914 yılında İstanbul'da doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Gazi Lisesi'nde yapan Orhan Veli, daha sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Ancak üniversite eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çeşitli resmi görevlerde memur olarak çalıştı. Orhan Veli Kanık'ın ilk şiirleri 1936 yılında Varlık Dergisi'nde yayımlandı. Şiirlerinde yerleşik kalıp ve klişeleri yıkan basit ve sade halk dili ile sıradan insanın güncel yaşamına eğilen Orhan Veli, arkadaşları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat ile "Garip" akımını kurdu. 1947 yılında "Yaprak Dergisi"ni çıkardı. 1947-1950 yılları arasında 28 sayı yayımlanan dergi, Orhan Veli'nin 14 Kasım 1950'de ölümü üzerine "Son Yaprak" adını taşıyan son sayısı ile yayımını durdurdu.”
Bütün Şiirleri
Bütün ŞiirleriOrhan Veli Kanık · Yapı Kredi Yayınları · 202424,4bin okunma
Reklam
BİZİM DİLİMİZ VE SEN! Bu dilden anlamayan bir sensin!.. İnsan, hayvan, nebat, cemat, bütün kadrosiyle bütün kâinat, bu dilin mânalarından az veya çok bir anlayış hissesine malik… Bu hissenin sıfıra indiği insan şeklinde insan âfeti, bir sensin! Sen, Allah Kelâmının “Belhümadal — Hayvandan aşağı” diye kaydettiği kazurat – insanın baş örneği, surat
Ancak Timur'un ilahi lütfalarını göndermelerin hepsini, o kadar da mütevazı ifadelerden iba- KI-ret edildi. Kendisine görünen bir melek çevre ruhlar ålemiyle doğrudan ilişkiye geçmişini ve başkalarının niyetlerini planlıyor ve sezgisel olarak planladıkları doğaüstü güçleri oluyor da iddia ediyordu.
Sayfa 37 - Kronik KitapKitabı okudu
- " (…) Dünkü ve bugün ki nesillerin kadına ne gözle baktığını ve onda ne gördüğünü, dünkü ve bugün ki ressamın çizgilerinde açıkça okuyabilirsiniz. Dünkü kadın, mahfaza içinde mahfaza, perde ardında perde, binbir mefkureleştirme vasıtasının sakladığı sonsuz bir kıymet gibi erkek ruhuna nakşedilmiş, çözülmesi gereken bir şifre, bir bilmece, bir sırdı. Bugün ki ise 50-60 kilo, derisi yüzülmüş cılk et ve bütün tılsım nahiyeleri galiz birer maddecilik halinde, sadece gaseyan ettirmeye memur bir cifedir(leş). Böyle olduğu içindir ki, ressamın gözünde, eski muhteşem muamma olmak haysiyetini kaybetmiş ve bıçakla yarıla yarıla boş yere cevheri aranan bir tutum gibi "dekompoze-terkibi altüst" bir mahiyet almıştır. Bir Leonardo Da vinçi, Mikelanj gibilerinin resimlerinde, bir de Picasso, Goya ve takipçilerinin tablolarındaki mücerret kadın yüzü çizgilerine bakınız! Eskilerin kadın portrelerine nakşetmeye çalıştıkları ahenk ve ulvilik çizgilerine karşılık, yeniler bu kıymetleri delik deşik eden birer "morg" araştırıcısı... Yenilerde çehre bütünü darmadağın edilmiş, parçalanmış ve ondan sonra her uzvu hakikattekinden başka türlü bir terkibe sokulmak istenmiştir. Göz, o muazzam mânâ yatağı, yerinden oynatılıp bir leke gibi şakağa sürülmüş, ağız çarpıtılmış, burun istikâmetsiz bir hedefe döndürülmüş, kafa önü, arkası ve yanları olmayan bir küreye çevrilmiş... Bu kaybedilen kadını kadında aramanın ve teselliyi ebedi bir kaybedişte bulmanın sanatıdır; ve Viyana'lı Yahudi doktor Freudvari bir kıyasla erkekte seks cinneti gözüne en çarpıcı misaldir..."
Sayfa 257 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Hazret-i Âdem'in (A.S.) Cennet'ten ihracı ve bir kısım benî-Âdemin Cehennem'e idhali(dahili) ne hikmete mebnidir? Elcevab: Hikmeti, tavziftir(vazifedir). Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki; bütün terakkiyat-ı maneviye-i beşeriyenin ve bütün istidadat-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları(yayılması) ve mahiyet-i insaniyenin bütün esma-i İlahiyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netaicindendir(neticelerindendir). Eğer Hazret-i Âdem Cennet'te kalsaydı; melek gibi makamı sabit kalırdı, istidadat-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki yeknesak makam sahibi olan melaikeler çoktur, o tarz ubudiyet için insana ihtiyaç yok. Belki hikmet-i İlahiye, nihayetsiz makamatı kat'edecek olan insanın istidadına muvafık bir dâr-ı teklifi iktiza ettiği için, melaikelerin aksine olarak mukteza-yı fıtratları olan malûm günahla Cennet'ten ihraç edildi. Demek Hazret-i Âdem'in Cennet'ten ihracı, ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi; küffarın da Cehennem'e idhalleri, haktır ve adalettir.
Reklam
634 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.