Mademki Tanrı, Müslüman kullarına “ilim” öğretmek istemiştir, örneğin, cazibe kanunlarını ya da buharlı gemi inşaatını vd... öğretmek niyetindedir, o halde neden bu işi onların anlayabileceği ve öğrenebileceği şekilde yapmamıştır da, bilmece sunar gibi konuşmuştur; örneğin, “yere düşmemesi için Tanrı göğü tutar!” demiş ya da “tandır kaynadı” ya da
Rab, şeytana, Eyüp’ün iyi bir kul olduğunu söylüyor. Şeytan da, “eğer onu fena duruma düşürürsen bak sana nasıl lanet edecektir” diyor. Şeytan, Eyüp’ün vücudunu tabanından tepesine kadar çıbanlarla dolduruyor. Eyüp sesini çıkarmıyor. Karısı ona “bunu veren Allah’a lanet et” diyor. Eyüp de “Allah’ın iyiliğini nasıl kabul ediyorsak, kötülüğü de öyle üstlenmeliyiz” karşılığını veriyor.
“..Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetlemiş ve kalplerini katılaştırmıştık. Onlar, kendilerine hatırlatılan (Tevrat’tan) paylarını unutarak kelimelerin yerlerini değiştirirler. İçlerinden aZı hariç, onlardan daima bir ihanet göreceksin. (Yine de) sen onları affet ve (onları) hoş gör! Şüphesiz ki Allah güzel davrananları sever..”
Maide - 13
—Seni unutursam ey Kudüs, dilim…
—Kudüs’ten söz etti : Neymiş o ?
— Tevrat’tan: “Seni unutursam Kudüs” , yani en değerli şeyimi unutur ya da bir şeyle değişirsem çarpılayım…
“Yeniden yaşamaya başlamak istiyorum, Eduard. Hep yapmak istediğim, ama cesaret edemediğim hataları yapmak... panik ataklarım geri gelebilir, ama artık baş edebilirim, çünkü o yüzden bayılmayacağımı, 'ölmeyeceğimi öğrendim. Yeni arkadaşlar edinmek, bilge olabilmek için deli olmak gerektiğini onlara da öğretmek isterim. Doğru davranışların elkitabını olduğu gibi izlemek yerine kendi yaşamlarını, isteklerini, serüvenlerini keşfetmelerini, YA-ŞA-MA-LA-RI-NI söylerdim onlara. Katoliklere İncil'den, Müslümanlar Kuran'dan, Yahudilere Tevrat’tan, ateistlere ise Aristo'dan örnekler verirdim. Bir daha asla avukatlık yapmak istemiyorum, ama deneyimlerimden yararlanarak, bu dünyadaki varlığımızın ne anlama geldiğini bilmiş kişiler üstüne konferanslar verebilirim; o insanların yazdıkları her şey tek sözcükle özetlenebilir aslında: yaşayın. Yaşamasını bilirseniz Tanrı da sizinle birlikte yaşar. Onun koyduğu riskleri göze alamazsanız, o Tanrı da uzak bir cennete çekilir ve yalnızca felsefî birtakım spekülasyonlara konu olur. Herkes biliyor bunu, ama hiç kimse ilk adımı atmıyor, belki de deli damgası yemekten korkuyorlar. Bizim en azından böyle bir korkumuz yok Eduard. Bizler Villete'te yaşamışlarız.”
Sahîfe halindeki Kitablardan On Sahîfesi Âdem Aleyhisselâma, Elli Şahîfesi Şis Aleyhisselâma, Otuz Sahîfesi İdris Aleyhisselâm'a, On Sahîfesi de İbrahim Aleyhisselâm'a indirilmişti.
Tevrattan önce Mûsâ Aleyhisselâm'a da, on Sahife indirilmişti.
“Yeniden yaşamaya başlamak istiyorum. Hep
yapmak istediğim, ama cesaret edemediğim hataları yapmak... panik ataklarım geri gelebilir, ama
artık baş edebilirim, çünkü o yüzden bayılmayacağımı, 'ölmeyeceğimi öğrendim. Yeni arkadaşlar
edinmek, bilge olabilmek için deli olmak gerektiğini onlara da öğretmek isterim. Doğru davranışların
elkitabını olduğu gibi izlemek yerine kendi yaşamlarını, isteklerini, serüvenlerini keşfetmelerini, YA-ŞA-MA-LA-RI-NI söylerdim onlara. Katoliklere İncil'den, Müslümanlar Kuran'dan, Yahudilere
Tevrat’tan, ateistlere ise Aristo'dan örnekler verirdim. Bir daha asla avukatlık yapmak istemiyorum,
ama deneyimlerimden yararlanarak, bu dünyadaki varlığımızın ne anlama geldiğini bilmiş kişiler
üstüne konferanslar verebilirim; o insanların yazdıkları her şey tek sözcükle özetlenebilir aslında:
yaşayın. Yaşamasını bilirseniz Tanrı da sizinle birlikte yaşar. Onun koyduğu riskleri göze
alamazsanız, o Tanrı da uzak bir cennete çekilir ve yalnızca felsefî birtakım spekülasyonlara konu
olur. Herkes biliyor bunu, ama hiç kimse ilk adımı atmıyor, belki de deli damgası yemekten
korkuyorlar. Bizim en azından böyle bir korkumuz yok..."
Ortaçağ İngiliz şiirinin en önemli temsilcisi,
diplomat ve filozof #geoffreychaucer tarafından yazılan #canterburyhikâyeleri ,hem dönemin Avrupa şiir geleneğini yansıtan yanları hem de kendine has özellikleriyle her dile kazandırılması gereken başyapıtlar arasında yer alıyor.
Genellikle manzum şeklinde yazılan yirmi dört hikâyeden sadece iki