Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ZEHREVAN
Bulutun gölgesine ziyadır, doğduğu an! Bahardır ayaz gönle iki çiçek zehrevan! Muştularla dökülen Furkan'ın baş tacıdır, Mühürlü dudakların yegâne ilacıdır. Mihrabın gölgesinde nur damlar çisil çisil, Gözyaşları nehirdir ve bir çiy kadar asil. Paslanmaya yüz tutmuş gönüller durulur mu? Yağmurda ıslanmayan, rahmete vurulur mu? Farz et ki
Sayfa 14 - Lamure Kitap
-Edep ne? --Günahtan korkup ölümden korkmamaktır!
Reklam
Derler ki : Belh diyarında bulunan, Tanrı' dan korkan istidatlı üç yüz müftünün hepsi bir Cuma gecesi Muhammed Mustafa hazretlerini (Tanrının selat ve selamı onun üzerine olsun) rüyada gördüler. Şöyle ki: Bir sahranın içinde büyük bir çadır kurmuşlar, içine de bir yaygı sermiş ve yastık koymuşlardı. Peygamber o yastığa yaslanmıştı.
ŞEYTAN Eğer ben olmasaydım ne kiliseler yapılır ne de kaleler ya da saraylar dikilirdi. Ben insanoğluna karar verdirten cesaretim. Ben, orijinal fikirlerin kaynağıyım. İnsanın ellerini kıpırtatan el, benim. Ölümsüz şeytan, benim. İnsanların hayatta kalmak uğruna savaştıkları Şeytan, benim. Benimle savaşmayı keserlerse, mükemmel efsanelerindeki
Sözün kısası: Biz çobandan bilgine kadar bir bütün halinde Türk milletiyiz. Türk milleti siyasi sınırlarla ölçüştürülmesine imkan olmayan, Adalar Deniz’inden ve Tuna’dan Altayların ötesine kadar uzanan geniş dünyada yaşayan yaratıcı millettir.
Sayfa 116Kitabı okudu
Sözün kısası: Biz çobandan bilgine kadar bir bütün halinde Türk milletiyiz. Türk milleti siyasî sınırlarla ölçüştürülmesine imkân olmayan, Adalar Denizi’nden ve Tuna’dan Altayların ötesine kadar uzanan geniş dünyada yaşayan yaratıcı millettir. Bu köklü millet, bir takım maskaraların tabirleri ve taktikleriyle, dillerinin zorla değiştirilmesiyle ve bozulmasıyla, yurtlarından sürgün edilmekle bölünmez, yok olmaz. Sürülseler de, dilleri bozulup değiştirilse de günün birinde yeni bir Bozkurt doğup Türk ellerini kurt başlı sancak altında birleştirir, değişen lehçeleri tek bir edebî Türkçe haline sokar, Türk’ten boşaltılan Türk ülkelerini Türklerle doldurur. Yoksun budunu bay kılar, azlık milleti çok eder, geri kalmışı en ileri ve üstün seviyeye ulaştırarak tarihin önüne geçilmez zaruretini gerçekleştirir.
Sayfa 116 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Bu dünyada iki önemli olayın oyuncağıyız. Doğum, ölüm... Nereden geldiğini bilmediğimiz bu pençelerden biri bizi bir tokatla hayata itiyor... Öteki, kedi yavrusu yumakla oynar gibi tundan tuna koşturduktan sonra çukura yuvarlıyor... Hayretler içinde etrafımıza bakıyoruz... Neredeydik? Nereye çıktık? Ve nereye döneceğiz? Yüzyıl yaşayanlar bu
"Ben size, gizlice ve açıkça Allah'tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az söylemeyi, günahtan çekinmeyi, orucu, namazı sürdürmeyi, şehvetten kaçınmayı, sefihlerden uzaklaşmayı, olgun ve bilgin kişilerle birlikte olmayı vasiyet ederim. Şunu bilin ki; insanların en hayırlısı, insana ve insanlığa yararlı olandır."
O halde tövbe, sadece bir günahtan sonra yapılacak bir ibadetin adı değildir. Henüz günaha düşmemiş mü'min için de imanını koruma mücadelesidir.
"Trablusgarp'ta, Asir'de bulunan fedakâr silah arkadaşlarımız dahi bizim gibi teslim olmaya davet edildikleri halde hiçbiri bu çağrıya icabet etmemiş, zabitten nefere herkes kendi vicdanına ve büyük ecdadının şerefine düşen şeyi yapmakta bulmuştur. ... Mademki bir cariye gibi Mısır'a esir gidecekmişiz, o zaman beş senedir neden kan içinde yüzdük? Niçin ocaklarımızı söndürdük? Niçin bunca aciz kardeşlerimizi kurban ettik? Düşmanın kahr ve ısrarı altında bunalan Harbiye Nezareti bu emri vermeye mecbur kalmış olabilir. Ancak biz bu hususta kesin emir gelmesini beklemek zorundayız. ... Biz Mısır'a esirler kampına değil anavatanımıza gidebiliriz. Asi şerifler tarafından yağmaya çağrılan ve ellerine bir aslan pöstekisi geçeceğini zanneden keçi çobanları etrafımızda boşuna bekliyorlar... Arkadaşlar henüz sulh akdedilmemiştir ve anlaşma, müsalaha (barışma) değildir. Balkan Harbi'nde Bulgarlar bize anlaşmayı Çatalca'da imzalatmışlardı. Fakat biz onlara sulhu Edirne'de yaptırmıştık. Biraz daha tevekkül ve gayret edelim. Sulha kadar düşmanın takazası altında Mısır'da sürünmekten orada tahkimatta ve yol inşaatında çeşitli angaryalar altında ölmektense, şimdiye dek bizi aç bırakmayan Allah'ın inayetine sığınarak, burada Peygamberimize misafir olmak elbette hayırlıdır aziz dindaşlar."
Sayfa 224 - 5. bölüm
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.