John Fante’nin çevirmeni, hatta Bukowski’nin de çevireni Avi Pardo’nun uzun zaman yasaklarla boğuşmuş “Oğlak Dönencesi” kitabının yazarı Henry Miller’ın da çevirmeni olduğunu görünce ben; kafamda ‘kimdir ulan bu Avi Pardo, başka hangi yazarı Türkçe’leştirmiş?” sorusu çakıyor ve Etgar Keret’i görüyorum. Bir kitabevinde “Uç Artık” kitabı geçiyor elime; arka kapak yazısı ve yazarın İsrail’liliği de ilgimi çekiyor. Çünkü önyargılarla oluşturulmuş nefretten, nefret ederim. Arkaik Ermeni, Rum ve Yahudi düşmanlığı gibi... Kişilerin kendi seçemeyip içine doğduğu ırk, millet ve kültür gibi soyut ve somut olgularla nefrete maruz kalması üzmüştür beni hep. Birinin benden sırf Türk olduğum için nefret etmesinin beni üzeceği gibi... Bir sürü kötü Türk de tanıyorum çünkü... İyinin ve kötünün ölçütünün ırk, millet ve kültürle alakasının olmadığına inandırdı beni mantığım.
Neyse kitaba dönersek: Kitap, beni yakaladı, Sait Faik tadı aldım hatta yer yer... tabii çok daha çağdaş bir tarzda... İPhone var, Tinder var, hatta Cristiano Ronaldo var, sanal gerçekliğe dair öykü var, bohem var, iyi insanlar var, kötü insanlar var. İnsan da var, insanın çaresiz -kendini kandırabilen insanlara çok saygı duyuyorum ama- yalnızlığı da var. İyi kara mizah benim için. Bir sonraki Keret okumama kadar son okuduğum Keret okuması olarak, bir şeyler yazmadan geçemedim!