Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Neoidealistlerin savına göre, bir zamanlar düşünülmüş olan düşünce, düşünen düşüncenin konusu olur olmaz, yeniden yaşam kazanır, ama bu yaşam yeni bir yaşamdır, çok daha verimlidir, çünkü eski düşünce yeniden düşünülürken, düşünenin kendi deneyiminden başka o günden bugüne kadar geçen zamanın ürünü olan yepyeni deneyimlerle zenginleşir. İşte bu
Sayfa 9697Kitabı okudu
Türk hümanizmi, "ilk İtalyan hümanizmine uygun olarak, Yunan ve Roma klasikleri" ile başlamalıdır. Kaynak budur, bu bir "düşünce düzeyi"dir.
Reklam
Suat Sinanoğlu hümanizmi “zihnin sınırsız özgürlüğü” diye tanımlamaktadır. Yani; “ Zihin hiçbir dogmanın, hiçbir doğaüstü düşüncenin tutsağı olmayacaktır.”
Barbarlık teması ve buradan doğan "barbar Türk" imajı, ünlü Fransız edibi ve Rönesans düşünürü Francois Rabelais'in Pantagruel (1550) adlı epik eserinde zirveye ulaşacaktır. Eserin kahramanı Pantagruel, öğrencisi Panurge'ye Türkler'in eline nasıl esir düştüğünü ve sonra nasıl kurtulduğunu anlatmasını söyler. Ateşle işkence yapmanın İslâm'da yasak olduğu ayrıntısını unutan Rabelais, kahramanının ağzından Türkler'in nasıl işkence yaptıklarını ve vahşeti bir zevke dönüştürdüklerini anlatır. Kendisi de doktor olan Rabelais'in "tabiplerin prensi" müslüman İbn Sina'yı okumuş olması ne onun İslâm algısında herhangi bir iyileşmeye sebep olmuş ne de benimsediği "Rönesans hümanizmi" bu konuda kendisine bir fayda sağlamış görünüyor.
“Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. Madem ki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki muvakkat ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım. Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum, fakat şu kayıtlar içinde.. Hayatta tam zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, saadeti için çalışmakta bulunabilir.” ••Mustafa Kemal ATATÜRK••
Sayfa 277
Prof.Dr. Suat Sinanoğlu'nun yazdığı Türk Hümanizmi isimli eserle anlaşılıyor ki bunlar her insanın sevdi ,müslümanı sevemedi. Her türlü kıyafete evet dedi, başörtüsünü itiyor. Her günahı çağdaşlık diye bağrına basarken, her türlü sevaba cephe alıyor. İşte asıl anarşi budur .
Reklam
Ona göre güçlü bir milli inşa ancak hümanizmin kazandıracağı hüner­lerle gerçekleşebilir; o hünerlerin içselleştirilmesini de ancak sağlam bir milli bilinç sağlayabilirdi. Onun hümanizmi, "Türk hümanizması" idi. Milliyetçilik­ te, kuşağının ve siyasi sınıfının insanı olarak, tipik ve sıradan bir etno-merkezcilikten fazla uzaklara gitmiş değildi.
Talât Sait Halman'a göre Marksist eleştiri Orhan Veli’yi geriye itmekte, Nâzım Hikmet’in tek olarak görünebilmesi için, önemsizleştirmektedir. Oysa Orhan Veli şiirimize yüzyıllarca egemen olan romantizmi yıkan, somut ve belirgin bir hümanizmi sanatımıza getiren adamdır; ilk kentli halk ozanıdır o, ilk laik Türk şairi, şiirimizde ironi sanatının ilk büyük temsilcisi; yapıtında “organik ilişki”yi, “estetik bütünlüğü” kuran ilk şair.
Sol düşünce de, eylem adamının ötesinde fikir adamını göremedi ve devrimin fesi çıkarıp şapkayı giydirmekten öteye gitmeyen bir başarı kazandığı görüşünde Atatürk devrimini küçümsemede sağ düşünce ile birleşti.
Türklerin, yayıldıkları yerlerde değinmedikleri din de kalmamış gibidir : Şamanizm, Budizm, Judaizm, Maniheizm, Hıristiyanlık, Müslümanlık. Türkler, ya bu dinlerin ruhanî olanlarıyle uyuşamamışlardır (Hıristiyanlık gibi); ya ruhanî olanların heretik sayılan şekillerini almışlardır (Maniheizm gibi); ethnik yanı üstün olan bir dine girmişlerse ya onun içinde kaybolmuşlardır (Judaizm gibi; fakat bu din' kabul eden Hazar hükümdarlarının din siyaseti gene de çok-dinciliği gütmüştür); ya da ethnik yanını kaybeden dine girip onu ya hukuk şekline ya da tasavvuf hümanizmi şekline sokmuşlardır.
38 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.