Klasik polisiye miii?!
Türk klasiklerine biliyorsunuz her ay mutlaka yer vermeye çalışıyorum ( dünya klasiklerine ısınmaya çalışırken ihmal edilmiyor onlar da tabii ki) . Bu sefer daha önce okuduğum 
Define nin devamı olan eserimizle geldim. Bu bir uyarıdır ; karakterleri tanımak için ilk o eser okunsun arkadaşlar yoksa her şey çok havada kalır benden söylemesi. Şimdi eserimize gelecek olursak;
Bu sefer ana karakterimiz Doktor Şakir Fevzi Bey'in 5 yıl sonra başına gelenlere şahit oluyoruz. Sessiz sakin kendi halinde bir hayat sürerken her şey bir gece vakti kayınvalidesinin esrarengiz ölümüyle başlıyor. Daha sonra yine aynı gece başka bir akrabasının daha aynı şekilde ölüm haberini alıyor . İşte o zaman bu iki cinayetin bağlantılı olabileceğini fark ediyor ve tedirginliği daha çok artıyor. Geçmişte kalan düşmanlar geçmişte kalmadı mı yoksa!? Müfettiş Hayret Bey ile bu gizemi çözme yolculuğunda buluverir kendini.
O dönemin polisiyesi olarak değerlendirirsek sürükleyici diye nitelendirebileceğimiz gizem dolu macerayı tatmadan geçmeyin deriiiimmmm. Şimdiden keyifli okumalar ..
Çıplak Ceset
Celil Oker'den okuduğum ilk roman diyebilirim. Türk polisiyesi denildiğinde aklımıza yalnızca Ahmet Ümit gelir. Bence bu fikri fakirliğimizi giderebilecek bir isim Celil Oker. Esere değinecek olursam eğer, yazarın kalemine alışabilmek için iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Conandoyle, Agatha veya John Verdon gibi yazarların diline alışmışsanız size farklı bir etki bırakacaktır. Eser fazlasıyla bizden bir hava taşıdığı için bir roman okumaktan ziyade akşam haberlerini seyrederken karşınıza çıkan bir cinayet haberini okuyormuş gibi hissedebilirsiniz. Yaşama yakınlığı ve gerçekçi ifadeleri sayesinde basit ama etkili bir eser olduğu kanısındayım. 
Çıplak Ceset 
Celil Oker
İLK SİNEMA SALONU.SİNEMA PATHE 1908
. Film gösteriminin yapıldığı ilk yer Yıldız Sarayı’dır (1896)
Padişah ve ailesi için özel bir gösterim yapılmıştır.
2. Sürekli film gösterilen ilk salon Beyoğlu’ndaki Cinema Pathe’dir (Osmanlı tebaasından bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg tarafından 1908’de açılmıştır)
3. İlk Türk filmi olarak kabul
