Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Mafya Nedir? & Gaetano Mosca
+
Bir çoğumuz meşhur The Godfather sinema serisini izlemişizdir. Üniversite dönemimde, birkaç arkadaşımla birlikte serinin tüm filmlerini kiralamış ve bütün günü, perdeleri kapatarak bu muhteşem sinema şölenini izlemeye ayırmıştık. Ne harika oyunculuklar vardı! Kusursuz bir kurgu ve senaryo...Elbette içimize işleyen müzikleri ve muhteşem sahneleri...Evet hayli durağan bir seri film, belki de bu yüzden (aramızda kız arkadaşlarımızın da olmasından ötürü) sonlara doğru sıkıcı gelmeye başlamıştı. Buna rağmen unutulmaz bir deneyimdi. Neyse biz kitaba dönelim
+
İtalya'nın 19. yüzyılda yetiştirdiği en önemli toplum bilimcilerinden biri Gaetano Mosca. Döneminin İtalyası üzerine, özellikle Sicilya tabi, sosyolojik bir analiz bu kitap. Elbette mafya terimi, bu terimin çıkışından hareketle... Hayli derli toplu bir mafya analizi var kitapta. Oluşumu, temel özellikleri, hissiyatı ve zihniyeti, yaşanışı ile mafya karşımızda. Üstelik ilk türeyiş halleri ile. Kitabın en kıymetli tarafı; o dönemin İtalyası ile günümüz Türkiyesini de karşılaştırma imkanı sunuyor olması. Hani çağının ötesinde eser dedikleri tarzda, konu hakkında geleceğe uyarılar bırkan bir kitap. Elbette anlayana tabi!
+
#nedenmafya #gaetanomosca #metropolisyayıncılık #okudumbitti #kitap #kitapönerisi #kitapönerileri #kitaptansözler #kitaptavsiyeleri #kitaptavsiyesi #book #bookstagram #booklover #bookstagramturkey #keşfetteyiz #keşfet #fypシ
Mafya Nedir? - 19. Yüzyıl Sonu İtalya'sından Sosyolojik Bir AnalizGaetano Mosca · Metropolis Yayınları · 20215 okunma
Ekonomi Politikası
Malumunuz Türkiye gibi bir ülkede yaşadığımızdan dolayı gündem ekonomik çalkantılardan ibaret. Okuduğum bölümün gerekliliği ve gündemdeki ekonomik olayların takibi için bilgi edinme hevesi beni bu iki usta iktisatçının hazırlamış olduğu kitaba itti. İyi ki de itti diyorum çünkü anlatımın sadeliği, grafik ve tablolarla desteklenen anlatım, konu
1253 syf.
10/10 puan verdi
Kadı Abdulcebbar köklü reddiye geleneğinin önemli temsilcilerinden derya deniz bir abimiz. Kendisi İslam dışında diğer dinler ve mezhepler hakkında da oldukça bilgili. Bununla beraber tarih bilgisi ve rivayetler üzerinden yaptığı temellendirmeler de fikri yetkinliğini gösteriyor. Kitabın birçok yerinde bunu görüyorsunuz. Bugün din eleştirmeye
ÇANKAYA / Falih Rıfkı Atay (1961)
Türkiye’nin bugününü anlamak için en azından Tanzimat’a kadar gitmek gerek. Orada meydana gelen gelenek ile Batı yarılmasını, daha sonra Abdülhamid ile güçlenen İslamcılığı, savaşları ve Cumhuriyet’i anlamadan Türki siyasetini, devlet telakkimizi ve toplumsal çatışmaları derinlikle kavramamız imkânsız.
Kitabı bitirdiğimde uzun zamandır aklımda
Uluslararası Bir Aşk Hikayesi yazarın olduğum ilk kitabı oldu ve ilk söyleyeceğim şey bayıldığım.
Yakışıklı ve Çapkın iş adamı Andreas Ivanov, aşk, sevgililik, evlilik ve bağlılık gibi duygulara yer vermiyordu hayatında taki babasının ona verdiği iş ile Türkiyeden gelen iş ortaklarını karşılamaya gittiğinde hayatında hiç beklemediği anlar
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ÜSTAD’IN GÖZÜNDEN BİR IRKÇININ PORTRESİ: ATSIZ
Gelelim Nihâl Atsız’a…
Sene 1950… Büyük Doğu idarehanesine gelmiştir. O zamana kadar tanıdığım ve yüzyüze geldiğim biri değil. Yalınız koyu ırkçılığı ve (Hitler) vâri sağ kaşı üzerine uzattığı saçlariyle (karikatür)leştirdiğini bildiğim, Dr. Rıza Nur yetiştirmesi bir adam… Peyami Safa onun için,
Polisiye roman tadında...
Eserde Murat Yetkin, uluslararası entrikaların bazen hedefi, bazen sahnesi, bazen de aktörü olan Türkiye’nin, her zaman içersinde olduğu özellikle 1960lı yıllar ve sonrasındaki olayları, siyaset, diplomasi alanlarında birikmiş bilgileri (belki de benim gibi şimdiye kadar okumamış olanlara!) düzenlemiş, bir roman tadında ama benim için tarihsel bir arşivliği de olacak olan müthiş bir iş çıkartmış.
Casusluk romanlarında okuyacağınız kişilerin, olayların gerçek halleri karanlıklar prensinden, çiçeroya, çöl kraliçesinde kadar hepsi burada.
Hem Sovyet, hem Alman SS, hem de CIA için çalışmış bir Türk’ten, Ankara’daki kanlı çatışmalara, hem İspanya faşisti Franko’dan, hem Birleşik Krallık’tan, hem de Sovyetler Birliği Komünist Partisinden üstün hizmet nişanı alan boğazda yalısı olan casustan, Rum Başpiskoposun seks hayatına kadar, eli kanlı ASALA örgütünden, 12 Eylül darbesine IŞID’ e kadar birçok olay, ajan, örgüt, savaş ve darbelerin konuşulduğu, yazıldığı, anlatıldığı bir eser.
Türk ve dünya casusluk tarihi, uluslararası terör örgütleri, grupları ile alakalı belki de kafasında hep soru işaretleri oluşmuş olanların sorularının cevaplanacağı bir eser.
Ancak eserde (belki de bana öyle geldi) bazı ufak problemler mevcut. En önemlisi bence imla ve yazım yanlışları bazı yerlerde var. Ayrıca bir yerde “Pearl Harbor” baskınından 7 Aralık, başka bir yerde ise 7 Haziran olarak bahsedilmekte. Daha dikkatli olunsa belki de daha kısa sürede bitirilebilecek olan bir eser. Yine de benim için arşivlik. Emeklere sağlık.
Tasavvuf Notları Nedense Çok Tanıdık
-“Sufi Müslüman, mistik demektir. Önemli olan tek şey aşk dedi coşkuyla.”
-Bir konuşmasını anlatıyor Schimmel önce. Bu konuşmasında yer alan şeyi önsözüne taşıyor ve tasavvufun mistisizm olduğunu hemen sayfanın başında veriyor Avrupalılara. Halbuki mistisizm kavramıyla İslam tasavvufu arasında yakından ya da uzaktan hiçbir ilişki yok. Çünkü
Tanpınar 1962’de vefat ettiğinde, masasında Aydaki Kadın romanının müsveddeleri varmış. Bir yazarın vefatı hüzünlü elbette ama eserini tamamlayamadan göç etmesi ayrı hüzün veriyor bana.
Aydaki Kadın, bir zamanlar birbirini seven iki kişi ve çevresinde olan bitenler, Türkiye’nin durumları, insanların ruh halleri, çarpık ilişkiler, bolca resim ve müzik, doğa, aşk içeren bir roman. Huzur ile de ortak yönleri var. Olayların 24 saat içinde olması, baş karakterinin kendisiyle meşgul olması, bir roman yazıyor olması gibi. Diğer romanlarına nazaran daha sade bir yapısı vardı bana göre. Okuması nispeten daha akıcı oldu bu sebeple.
Yarım kalan romanı evet ama bence Tanpınar’ı okumayı seven okurlar için eksiklik olacağını düşünmüyorum. Çünkü Huzur’un sonunda da olaylar keskin hatlarla belirlenmemişti. Tabii ki bitirebilmiş olsa çok daha muazzam bir eser olacağı şüphesiz, Huzur ve SAE’yi geçip tahta otururdu. Ama maalesef kendi hayalgücümüzle ve elimizdekilerle yetinmek durumundayız.
Her şeye rağmen yine ruh betimlemeleri, alaycı mizahi bölümler, resim sanatına dair satırlar, müzik, İstanbul ve deniz, insan ilişkilerine dair kandırmacalar ve çarpıklıklar benim hayranlıkla okuduğum bölümler oldu. Tanpınar , günlüğünde bolca Aydaki Kadın eserinden bahsetmiş. Bu sebeple günlüğüyle birlikte okunması öneriliyor. Ben de yazmayı düşündüğü ve neler planladığını merak ettiğim için okuyacağım. Size de şimdidem tavsiye etmiş olayım
ALO 1919 DIŞA BAĞIMLILIĞI BIRAKMA HATTI!
+ Dışa bağımlı mıyız?
- Yok canım! Ne bağımlılığı? Onlar bize bağımlı. Bizimkisi dudak tiryakiliği.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
/Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Çocuklarınızı Padişahçı değil Milliyetçi yetiştiriniz.
/Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bu millet
