Selam arkadaşlar, gelirleriyle ve giderleriyle tüm insanlığa faydamın dokunduğu youtube linkini aşağı bırak... yok yok öyle bir derdim, merak etmeyin. Bu yalnızca kamusal bir incelemedir, dileyen okur, dileyen okumaz. Sizi birer araç olarak görmüyorum, birbirimize katacağımız çok şey var.
Hepimizin içinde bir nebze de olsa kendini bulabildiği
Ülkemizin en çok yarım bırakılan ve anlaşılmayan yazarın kitabını okumak, üstelik bunu 2. anadilim Hollandaca lisanında okumak gibi bir çılgınlık yaptım.. Bu benim için de bir ilk oldu, yani şu anlamda; geçmişte yabancı dilde birçok yabancı eser okudum, ancak Türkçeden çevirilmiş Türk bir yazarımızınki ilk kez bu kitapta nasip oldu bana. Bundan
Dün gece sabaha kadar sis vardı limanda. Bir düdük durmadan öttü. Başımı yastıklara gömdüm, yorganın içine soktum. Fakat o boğuk ses, her şeyi deldi. Kulağımda çınladı sabaha kadar.
Eskiden, buhranlı gecelerimin sabahında, güneşin doğuşu beni sakinleştirirdi. Şimdi sıkıntı veriyor: yeni bir güne başlamanın sıkıntısını.
Basma perdenin arasından
Öncelikle felsefe ile alakası olan bir kitap olduğunu bildirmek isterim. Düşünce var olmak ve var olanlar hakkında ince ruha sahip fikirlerin topluluğundan oluştuğunu da belirtmek istiyorum.
Kısıtlanan hayatlar kadar Kısıtlanan kelimeler var. Söylenmesi gereken susuluyorken, susulması, susturulması gereken kelimeler konuşuyor.
Meşhur oldu
Ahmet Erhan, “Yarasanın 21 Şiiri”nde “Mesela alfabenin 14. harfinde ölmek / Yarım kalmış bir ansiklopedinin sayfalarında kalmak / Adamım, / Kendini kıran bir dal kadar yalnızım” diyerek yarım kalmak üzerine düşündürür bizi. Üstat Yahya Kemal de “Bir tel kopar ve ahenk ebediyyen kesilir” dizesiyle insanın bitmek bilmeyen trajedisine dikkat çeker.