Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Tasavvur
Görünen o ki, küresel sermaye ulus devletleri aşan bir 'Dünya Sistemi kurmaya çalışacak ve böylece azınlık bir üstinsan kitlesi çoğunluktan ayrışmayı hedefleyecek. Kureselleşmenin siyasi biçimi olarak tanımladığım organizasyon küresel bir devlet değil, çok sayıda devletin oluşturduğu küresel bir sistemdir. Sistem, çoğunluğu ayrıştırılmış yeni bir canlı türüne dönüşecek insanlığı sömürmeye devam edecek. Yapay zekâ marifetiyle manipüle ederek şişirilen 'ben'likler üzerinden tüketimi arttıracak ve elde edeceği artı değeri ölümsüzlük arayışında kullanacak.
Sayfa 115 - Post Kitap
Reklam
Partha Chatterjee'nin savunduğu gibi, ulusal özgürlük ve ulusal egemenlik bu küresel kapitalist hiyerarşi içinde sadece güçsüz olmakla kalmaz, bizzat onun örgütlenmesine ve işlemesine katkıda bulunur: Ulusçuluk olarak ulusçuluk dünyanın hiçbir yerinde Akıl'la sermayenin evliliğine kafa tutmaz. Ulusçu düşünce... bu kafa ttuşun ideolojik araçlarından yoksundur. Ulusçuluk metropoliten sermayeyle halk-ulus arasındaki çatışmayı ulusun politik hayatını devlet bünyesinde massederek çözer. Edilgen devrimin korunağı ulus-devlet şimdi 'ulus' için küresel sermaye düzeni içinde bir yer bulmaya girişirken, sermayeyle halk arasındaki çelişkileri daima askıda tutmaya çalışır. Bütün politika artık ulusu-temsil-eden-devletin öncelikli ihtiyaçlarına göre belirlenir.36 36. Partha Chatterjee, Nationalist Thought and the Colonial World: A Derivative Discourse? (Londra: Zed Books, 1986), s. 168 (Milliyetçi Düşünce ve Sömürge Dünyası, çev.: Sami Oğuz, 1996).
Politika açısından bakıldığında neoliberalizmin yükselişi serbest piyasa politikaları aracılığıyla devletin ekonomik rolünün ve piyasa üzerindeki kontrolünün zayıflaması anlamına geldi. Piyasa, kendi haline bırakıldığında, savaş sonrası dönemin ulusal ve toplumsal hedeflerini bir kenara atıp kâr odaklı büyüme stratejisini kendine hedef edindi. Ulus-devletin ekonomiden çekilmesiyle ortaya çıkan hegemonik boşluk genel olarak şirketler ve özellikle çokuluslu şirketler gibi piyasa aktörleriyle doldurulunca "ulus" kavramı anlamını yitirdi. Savaş sonrası sermaye, emek ve devlet arasındaki göreli uzlaşı neoliberalizm tarafından parçalanınca devlet iki sınıf arasındaki arabulucu konumunu da kaybetti. Devletler, küresel sermayeye kârlı bir yatırım çevresi sunmak adına ekonomik düzenlemelerden vazgeçtiler; vergilerden ticaret hadlerine, sosyal güvenlik politikalarından çalışma standartlarına her alanda korumacılığı düşündüren tüm politikalar erozyona uğradı. Devletlerin şirketlerin çıkarları uğruna geri çekilmesi, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma arasında ortadan kaldırılamayacak bir kopuş yarattı.
Üstün!
TÜRK DEVRİMİNİN FİKİR VE AMACI: Fransa İhtilali bütün dünyaya hürriyet fikrini aşılamıştır ve bu fikir halen esas kaynağı bulunmaktadır. Fakat bu tarihten beri insanlık ilerlemiştir. Türk demokrasisi Fransız İhtilali’nin açtığı yolu takip etmiş lakin kendine özgü öne çıkan özelliği ile gelişmiştir. Zira her millet inkılabını, içtimai toplumsal
Sosyalizmin en önemli ilkesi; insanın nesnelere karşı üstünlüğünü elde etmesi, amacı mülkiyet olma­yan bir yaşam, sermaye amacı gütmeyen, sahip olma yerine yaratıcılığı destekleyen bir çalışma ortamı ve insanın çevre koşullarınca değil çevre koşullarının in­san tarafından yönetildiği bir durumdur. İnsanlar arasındaki ilişki; her insanın kendi başı­na bir amaç olduğu, ve hiçbir anlamda bir başkasının, amacına araç olamayacağı anlayışına dayalıdır. Bu il­keden yola çıkarak hiç kimse kişisel olanak bir baş­kasına, sermayesi olduğu gerekçesiyle boyun eğmek zorunda değildir. Hümanist sosyalizm; insanoğlunun birliğine ve tüm insanların dayanışmasına yönelik inançta kök sal­mıştır. Her tür devlet, ulus ya da sınıf tapınması ile mücadele eder. Onlara göre, insanın en yüksek erdemi insanlığa ve hümanizmin ahlaksal ilkelerine sadakat olmalıdır. Çabası; Batı uygarlığının temelini oluşturan bu düşünce ve değerleri yeniden canlandırmaktır.
Reklam
Küreselleşme, devletin taş gibi sağlam ve dayanıklı olan ulus ile olan evliliğini sürdürme isteğinin veya ulus üzerindeki nüfuzunun artk ortadan kalkması anlamına gelir. Evlilik dışı flörtler ve hatta zina hadiseleri hem kaçınılmaz hem de mubahtir ve çok zaman içtenlikle ve hevesle gerçeklestirilir. ('Özgür dünyaya -önce OECD'ye sonra da
Büyük Sıfırlama ( Dünya Ekonomisinin Birleşmesi)
Bu yaklaşımı ortaya atanlara göre, küreselleşme sonrasın da kapitalizm artık eski haliyle sürdürülemez bir noktaya gelmiş bulunuyor. Sermaye hareketlerinin serbest kaldığı, bir başka de- yişle sermaye sahiplerinin dilediği yere dilediği zamanda parası-nı yollaması ve çekmesiyle başlayan serbestleşmeyle ulus devlet- lerin kendilerine özgü para ve maliye politikaları birbiriyle çeli- şir duruma girmiş görünüyor. O nedenle bu politikaları tek elden standart biçimde yürütecek bir otoriteye ihtiyaç olduğu düşünülüyor. Bu otorite, Bretton Woods Antlaşması'yla kurulan Ulusla- rarası Para Fonu (IMF) gibi bir otorite de olabilir, ABD gibi bir hegemon devlet de. Bu otoritenin küresel sistemin tümünde ge- çerli kuralları belirleyip uygulamayı denetlemesi düşüncesine Bü- yük Sıfırlama (Great Reset) deniyor. Büyük Sıfırlama yaklaşımı zaman içinde Sanayi 4,0 yaklaşımını da içine alarak genişleyen bir kapsama bürünmüş görünüyor. Büyük Sıfırlama görüşü ta- raftar bulduğu kadar tepki de çekiyor. Bu tepkiler, insanlığın, diji- tal dünyanın giderek kök salmasıyla biçimlenen yaşamların, dav- ranışların, eylemlerin denetlenip yönlendirilebileceği bir yapıya doğru sürüklendiği iddialarına kadar gidiyor. Büyük Sıfırlama adı altında sunulan bu yaklaşımın George Orwell'in ünlü 1984 ro- manındaki gibi bir dünyanın altyapısını kurma çabaları olduğu öne sürülüyor
.... Neoliberalizmin son tuzağı: Mindfulness Mindfulness, Oprah Winfrey ve Goldie Hawn gibi ünlülerin de desteğini alarak anaakıma yerleşti. Meditasyon koçları, keşişler ve nörobilimciler Davos’a giderek Dünya Ekonomik Forumu’na katılan CEO’lara konunun inceliklerini anlattı. Mindfulness hareketinin kurucuları bir tür misyonere dönüştü. Bilim ve
"Kur’an’da Araplara ait üç putun “ismi” özellikle veriliyor. Acaba neden? Nüzul sırasına göre putların ismi ilk olarak Necm suresinde geçiyor. Yani 6 yıl boyunca putların ismi hiç geçmiyor. İlk olarak Necm suresinde üç putun ismi verilerek şöyle deniliyor: “Lât ve Uzza’yı ve diğer üçüncüsü Menat’ı gördünüz mü?” (Necm; 53/19-20) Sonra bunların
Reklam
dikkat buyrunuz, marka bazında...
Emre Kongar da yukarıda ileri sürülen düşünceleri destekler nitelikte, küreselleşme ile ulus-devlet arasındaki ilişkiyi dünya sistemi perspektifinden şöyle açıklamaktadır: “Küreselleşme, ya da yabancı terminoloji ile "globalleşme" biri siyasal, biri ekonomik biri de kültürel olarak üç boyutu olan bir kavramdır. Kürselleşme'nin siyasal ayağı, Amerika Birleşik Devletlerinin siyasal egemenliği, ya da dünya üzerindeki siyasal jandarmalığı anlamına gelmektedir. Bu durum, bir anlamda Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, dünyanın tek kutuplu hale gelmesini de belirtmektedir. Küreselleşmenin ekonomik ayağı, uluslararası sermayenin egemenliğine işaret etmektedir. Bu egemenlik, bütün ülkeleri, örneğin, Birleşik Amerika'yı da aşan bir biçimde gelişmiştir. Kendi mantığı içinde, sermaye ve onun simgesi olan marka bazında dünyayı, tüketiciyi ve tüm insanları yönlendirmektedir.”
Sayfa 170
Kapitalizmle birlikte hem millet kavramı hemde ulus devlet ortaya çıkar.
❝ Sermaye, bir bölgeye belli ölçülerde girmesiyle ve o ülkede, o bölgede pazarları belli ölçülerde birleştirmesiyle millet olmanın diğer şartlarını bir arada taşıyan topluluklar artık millet haline gelmiş sayılırlar. ❞
İsmet Özel'in Türk Tarihin Neresinde? Başlığıyla, 17 Mayıs 2008, Konya'da yaptığı konuşmada, kapitalizmin gelişmesi ile Türkün tarihte aldığı rol arasındaki ilişkiyi geniş bir çerçevede ele almaktadır. 14, 15 ve 16. Yüzyıllarda Türkler'in kapitalizm yayılması önünde bir sed işlevi gördüğünü; Türklerin mağlup edilmelerinden sonra
hazmı zor bir bilgi, kabızlık yapar
Modern ulus-devletin oluşum sürecini burjuva liberalizminin ideolojik bir parçası olarak, çift taraflı bir destek politikasının sonucu olduğunu belirtmek aşırı bir yorum sayılmamalıdır. Bir taraftan merkez sermaye diyebileceğimiz kapitalist dünya sistemi politikaları, öbür tarafta ise ulusların kendi uluslaşma bilinçlerini destekleyen yazın faaliyetleri ve ulusal mücadeleler. Aynı anda başlatılmış iki zıt ucun birleşmesi hareketi olarak ulus-devlet modelleri, temelde imparatorlukların kalın duvarlarını yıkıp sermayenin ve onunla ilgili ticari faaliyetlerin önünü açma politikalarının bir süreği olarak görmek mümkündür.
Sayfa 42
_Yıl 2002. _“Köstebek”, şeyhleri Amerika'ya hicret etmiş, yasa dışı dinci organize suç örgütü, iç ve dış tehdit fetullahçıların karanlık iç yüzlerini deşifre etmek amacıyla yazılmıştır. Şeyhleri DGM’de yargılanan bu örgütün, CIA., MI6 ve BND gibi yabancı istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan müritleri, devletin temelini oyup zaafa
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.