Emre Kongar da yukarıda ileri sürülen düşünceleri destekler nitelikte, küreselleşme ile ulus-devlet arasındaki ilişkiyi dünya sistemi perspektifinden şöyle açıklamaktadır: “Küreselleşme, ya da yabancı terminoloji ile "globalleşme" biri siyasal, biri ekonomik biri de kültürel olarak üç boyutu olan bir kavramdır. Kürselleşme'nin siyasal ayağı, Amerika Birleşik Devletlerinin siyasal egemenliği, ya da dünya üzerindeki siyasal jandarmalığı anlamına gelmektedir. Bu durum, bir anlamda Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, dünyanın tek kutuplu hale gelmesini de belirtmektedir. Küreselleşmenin ekonomik ayağı, uluslararası sermayenin egemenliğine işaret etmektedir. Bu egemenlik, bütün ülkeleri, örneğin, Birleşik Amerika'yı da aşan bir biçimde gelişmiştir. Kendi mantığı içinde, sermaye ve onun simgesi olan marka bazında dünyayı, tüketiciyi ve tüm insanları yönlendirmektedir.”