Küçükler çok benzeşirler: Korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nispetle ağır tecrübelerin kırıştırdığı ve soldurduğu manalı yüzler, tahammülün düşürdügü başlar ve ümit... Muayene odasının kapısına ümitle bakarlar.
Hacı Bektaş Veli
"Hakk sübhânehu ve ta'ala Âdem'i dört türlü nesneden yarattı ve dört bölüğe ayırdı. Bu dört bölüğün dört türlü ibâdetleri, dört türlü arzuları ve dört türlü hâlleri vardır. Bu hayâtı teşkîl eden dört unsûr, toprak, su, od (ateş) ve yel'dir. Söz konusu olan dört bölük ise, âbîdler, zâhîdler, ârifler ve muhîblerdir. Bunların derece derece ibâdetleri vardır. Âbîdler, şeriat kavmi olup saf yaradılışlıdırlar. Bunlar namaz kılar, oruç tutar, zekât verir, hacca varır, gazâ eder, gusl edip nefsî arzularını terk ederler. Ancak bu bölüm henüz kibir, hased, buğz ve düşmanlık gibi kötü huyları terk etmemişlerdir. İkinci kavim olan zâhîdler, tarikat kavmidir. Bunların ibâdetleri de gece-gündüz Allah'ı zikretmektir. Bunlar, her işe "Bismillâhirrahmânirrahîm" diyerek, yâni Allah'ın adını yâd ederek başlarlar. Bunlar devamlı ümit ve korku arasında yaşarlar. Üçüncü kavim âriflerdir, bunlar da mârifet kavmidir. Ârifler su gibi temiz ve arıdır. Takvâ üzerinde olan ârifler, kibir, öfke, kin, düşmânlık ve gıybetten uzaktırlar. Bunların ibâdetleri tefekkür ederek dünyâyı, maddî olanı terk etmektir. Dördüncü kavim muhîblerdir. Hakîkat kavmi olan muhîbler, teslîm ve rızâ üzerindedirler. Bunlar herkesin anlayamayacağı bâtınî meseleleri anlayan mânâ kavmidirler."
Sayfa 264Kitabı okudu
Reklam
KURAN'I KERİM 3.CÜZ
⭐ÜÇÜNCÜ CÜZ⭐ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm. ⭐Bakara 253-Ali İmran 91⭐ 📍âyetelkürsi
“İnsan yaşlanır; İçinde o derin zayıflık hissini, kayıtsızlığı, rahatsızlığı hisseder, bütün bunlar ilerleyen yaşla gelir; böyle hissedince de sadece hasta olduğunu düşünür, bu can sıkıcı durumun belli bir nedeni olduğunu düşünerek korkularını bastırır ve hastalıktan kurtulduğu gibi bu durumdan da kurtulmayı ümit eder. Boş düşünceler! Yaşlılığın bir hastalık olduğu, korkunç bir hastalık olduğu düşünceleri. Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeylerin korkusu olduğunu söylerler. Fakat kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti: Böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak, dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler haline gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve heveslerden arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; duygular dünyasına canlılığını ve cazibesini veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için, o muazzam varoluş artık içsel ya da dışsal etkilerle desteklenmediği için, kalıcı bir şeye, bizi asla yanıltmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz; bir gerçekliğe, mutlak ve ebedi bir gerçeğe tutunmak isteriz. Evet, kaçınılmaz bir biçimde Tanrı’ya yöneliriz; bu dini duygu öyle bir mutluluk verir ki, diğer bütün yitirdiklerimizi telafi eder.”
Sayfa 232Kitabı okudu
Korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nisbetle ağır tecrübelerin kırıştırdığı ve soldurduğu mânâlı yüzler, tahammülün düşürdüğü başlar ve ümit...
-Zaman... Her zaman aynı. Güneş aynı, ay aynı, ağaçlar ve insanlar aynı, sevgi ve nefret, korku ve ümit hep aynı. Duâlar aynı. Kıble tek.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.