Nasıl bakıyor sizin gözleriniz?
Kilitli bir kapı gibi mi, hiçbir ışık sızdırmayan?
Karanlık ve kapalı mı?
Hiç merak ettiniz mi, nasıl bakıyor sizin gözleriniz...
Oğlu kaybolmuş bir anneyi gördüğünüzde, gözleriniz nasıl bakıyor?
Bir zengin gördüğünde gözleriniz nasıl bakıyor?
Bir general gördüğünde...
Çocukları yerlerde sürüyen polislere nasıl
Mesela bakınız, ben ümit kelimesinin aynı zamanda korku ifade ettiğini düşünürüm. Çünkü ümit, olması ve olmaması ihtimali olan bir şeyin, olacağını farz etmektir. Fakat böyle bir faraziye o şeyin olmaması korkusu devam ettikçe mümkündür ve o korku nispetinde kuvvetlidir. Bütün zıtlıklar ve mesela hürriyetle esaret arasında da bir cevher birliği seziyorum. Tereddüdün ve tercih zaruretinin esaretinden kurtulmuş hürriyet var mıdır?
İnsanın hayâtı, lezzet ile elemin geçitidir. İnsan ruhu elemden gocunur, lezzetten hoşlanır. Eleme sebep olan şeyler karşısında öfkelenir veya korkar. Lezzete sebep olan şeyler
karşısında da ümitlenir veya hırslanır. İnsan çalışmasını düzenleyen unsur da işte içinde bulunulan andan geleceğe bu korku ile ümidin sürekli karşılaması ve çatışmasıdır. Ümit silindiği zaman ümitsizlik kaplar, faaliyet söner, korku silindiği zaman da azgınlık başlar, sonu düşünülmez, faydalı bir faaliyet yapılmaz, üretim yerine tüketim yerleşir. Ümidin içinde bir korku, korkunun içinde
bir ümit yoksa vazife duygusu tembelliğe düşer. Açları çalıştıran doymak ümidi,
tokları çalıştıran açlık korkusudur.
Küçükler çok benzeşirler: korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nispetle ağır tecrübelerin karıştırdığı ve soldurduğu mânâlı yüzler, tahammülün düşürdüğü başlar ve Ümit...
Ahiret gününe iman etmek, imanın, kendilerine iman etmeksizin imanın sahih olmadığı altı esasından birisidir. Kişinin âhiret gününün tafsilâtına dair bilgileri artıkça, bu güne olan imanı da artar.
Bu güne dair elde edilecek gerçek bilgi, insanın önünde korku ve ümidin kapılarını açar. Bunlar öyle iki husustur ki, herhangi bir kalpte bunlar yer etmeyecek olurlarsa, o kalp büsbütün harab olur. Kalp bunlarla mamur hale gelirse, artık ilahî azaptan korkar ve günahlardan uzak durur. Ümit (reca) ise itaati kolaylaştırır. Bunlar ise ancak kendilerinden korkulan ve kaçınılan hususların etraflıca bilinmesiyle mümkün olur. Mesela kabrin halleri, sıkıntı ve zorlukları, mahşer meydanındaki dehşetli haller, cehennemin korkunç nitelikleri gibi...
Ümitsiz korku ve korkusuz ümit küfürdür. Bunlarsız sevgi de zındıklıktır. Sıralamada korku önde gelir. O kulluğun ilk şartıdır. Ümit onu takip eder.
Sevgi bu ikisini tamamlar.
Olanca gayreti sarf ederek ibadet etmek, Allah'dan korkmak ve O'nun sevabını istemek. Çünkü Ulu Allah şöyle buyuruyor:
" Korku ve ümit içinde Rabb'lerine dua ederler ve kendilerine vermiş olduğumuz rızıklardan harcarlar."
Ümit kelimesinin aynı zamanda korku ifade ettiğini düşünürüm. Çünkü ümit, olması ve olmaması ihtimali olan bir şeyin olacağını farz etmektir. Fakat böyle bir faraziye o şeyin olmaması korkusu devam ettikçe mümkündür ve o korku nisbetinde kuvvetlidir.