Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zalimlik ve korku insan kaynaklıdır ve bunları yapanlar, bunlar tarafından yönetilirler. Bu tür insanlar, yarım insanlardır. Kendi içindeki boşluğu tehdit eden her şeyi yok etmeye çalışarak tahlil edilmemiş hayatlarını yaşarlar. Bir çocuk, korktuğu zaman yüzüne battaniyesini kapatır. Korku duyan bir yetişkinse, kendi yetersizliğini bir başkasına yükler. Onları suçlar, onlardan nefret eder ve onları yaralayıp, daha da kötüsü, yok ederek sevgisiz benliğinden kurtulmayı ümit eder.
Brian KeenanKitabı okudu
Sevgili bayan milena'ya, size önce prag'dan, ardından da meran'dan yazdığım kısacık mektuplarıma kesinlikle cevap beklemiyordum. umduğum gibi karşılık yazmadınız da sevinmem gerek. Sessiz kaldığımız her gün iyi olduğumuzun işaretidir. Bu yüzden sevinmem gerek ki, iyi olduğunuzu bildiğim için.. Yarım kalmış bir düş gibi. Önümden geçip
Reklam
Korku mu?.. Dostum, korku öyle bir bağdır ki, bazan bir felç gibi gelerek insanın her adelesini en ufak bir hareketten menedebilir. Fakat herhangi fevkalade bir vaka, bir heyecan, hatta bir arzu gevşemez zannedilen bu bağları derhal koparmaya kifayet eder. En ümit edilmedik zamanlarda cılız ve korkak kedilerin yırtıcı birer aslan oldukları çok görülmüştür. Yeter ki bizim kollarımızı bağlayan daha başka şeyler olmasın.
Sayfa 195Kitabı okudu
“Dünya azığı istediğin yeter. Ölecek kişi için ne fazla bir azık. Geçinemediğin zaman fakir sayılırsın, Allah’tan sakınan, ümit ve korku içinde olur. Beni ister kına, ister kınama ama miktarlar böyledir. Hata yaptıysam, kader hata yapmaz. Az acı verse de acı veren her şeyi kader bitirir. Uyumayana gece ne kadar uzundur. Kişiye, aklı gibi yarar verecek bir şey yoktur. Kişinin geriye koyduğu en iyi şey iyi ameldir. Bozgunculuğun tersi düzeltmedir.” BEN AYŞE İLK KIYAM
... insanlar ahlakı, dini ve mutlak olarak sağlam bir karakter yapısına özgü her şeyi, öldükten sonra kurtulacakları bir yük olarak görüyor ve bu esaretlerinin, yani dindarlığın ve dinnin ödülünü bu şekilde alacakalrını ümit ediyor. Sadece bu ümit değil de onları tanrısal yasanın buyruklarına göre bu kadar zayıf ve güçsüz bir karakterle yaşamaya iten, aynı zamanda ve her şeyden önce ölümden sonra korkunç bir şekilde cezalandırılma korkusu. İnsanlarda bu ümit ve bu korku olmasaydı, bunun yerine zihinlerinin de bedenle birlikte öleceğine ve dindarlığın yükü altında ezilen zavallılar için öte yaşam diye bir şey olmadığına inanmış olsalardı, kendi doğallıklarına dönüp kendi ihtiraslarına göre yaşamlarını biçimlendirir ve kendi kendilerine değil de kader tarafından yönetilirlerdi.
Sayfa 360 - Kabalcı Yayınları
İnsan yaşlanır;içinde o derin zayıflık hissini, kayıtsızlığı, rahatsızlığı hisseder, bütün bunlar ilerleyen yaşa gelir; böyle hissedince de sadece hasta olduğunu düşünür, bu can sıkıcı durumun belli bir nedeni olduğunu düşünerek korkularını bastırır ve hastalıktan kurtulduğu gibi bu durumdan da kurtulmayı ümit eder. Boş düşünceler ! Yaşlılığın bir hastalık olduğu düşünceleri. Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeylerin korkusu olduğunu söylerler. Fakat,kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti; Böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak, dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve hevesler arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; dünyasına canlılığını ve cazibesini veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için, o muazzam varoluş artık içsel ya da dışsal etkilerle desteklenmediği için, kalıcı bir şeye, bizi asla yanıltmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz; bir gerçekliğe, mutlak ve ebedi bir gerçeğe tutunmak isteriz. Evet, kaçınılmaz bir biçimde Tanrı'ya yöneliriz; bu dini duygu, doğası gereği öyle saftır ve bunu yaşayan ruha öyle bir mutluluk verir ki, diğer bütün yitirdiklerimizi telafi eder.
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile
Everest Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.