Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile
"Rahmân ve Rahim olan Allah' in adıyla" sözü insanı ümitle ayni yöne yöneltir. Bu korku ve ümit en belirgin bir şekilde Fatiha Sûresi'nde toparlanmıştır (Bu sûreye Kur’ân’ın ilk sûresi* olduğu için "Açan" anlamında "Fâtiha" ismi verilmiştir:
Yıldırım’ın ölümü onu çok ürküttü. Zekasını işe değil, kendi güvenliğine çevirdi, daha kötüsü, kontrolünü kaybetti. Korku zekasını ele geçirdi. Şimdi yalnızca güvenliğini tehdit edebilecek tehlikeler üzerine düşünüyor. Çok da hızlı düşündüğü için bazen olasılıklan gerçekmiş gibi görmeye başlıyor. Onu sakinleştirmenin bir yolunu bulmalı.
Sevenler ne için korku duyarlar ve ne için ümit ederler Şems?
— Kalplerinin geçmiş günlerde elde ettiğini kaybetmekten korkarlar. Sonra her sevenin kalbinden ayrılmayan bir korku nedeniyle endişe ederler. Sevgilinin, onlara ihsan ettiği nimetlere gereğince şükretmeyip bu nimetlerden mahrum kılınmaktan korkarlar. Böylece korku onların kalbine iyice yerleşince ve nefisleri umutsuzluğa düşmeye başlayınca, Allah’ın rahmetinin genişliğini hatırlayarak ümitleri kuvvetlenir. Sevenlerin ümidi hakikate ulaşmak ve vesilelerle O’na yaklaşmaktır. Böylelikle (korku ve ümit arasında olduklarından) O’nun hizmetinden ve O’na itaatten uzak düşmezler ve tüm işlerinde O’nun emrine göre hareket ederler. Zira bilirler ki O, kendilerine hoşgörü ile bakacağına kefil olmuştur.
Allah’ın şu âyetini işitmedin mi? “Allah kullarına lütfedicidir.” (Şura,19).
Ey bir avuç topraktan ibaret olanlar ! Cehhenemim ve cennetim olmasaydı,bana kulluk etmeyecek miydiniz ? Nurum ve ateşim olmsaydı ,bana yönelmeyecek miydiniz? Üzerinize öyle büyük bir hakkım var ki benden bir şey umarak ya da benden korkarak bana yönelmeyin ! Ancak korku ve ümit olmasaydı,beni hatırlamazdınız.Oysa bana layığımca şükredip ibadet etmeniz gerekir . Kullarıma söyle, başkasına yönelmesinler de bana hakkıyla ibaddette bulunsunlar .De ki : Bizden başka herşeyi at , attıktan sonra da kır parçala.Hepsini kırınca da onları yak . Küllerini de topla .Sonra o külleri saç.
Üç türlü insanın, Allâh’ı göreceği müjdelenmiştir:
• Saf ve samimî kalpler,
• Gecenin karanlığında güneşi bulanlar, yani seherleri ihyâ edenler,
• Ölüm ve ötesini hiç unutmayıp ömür boyu havf ve recâ, yani korku ve ümit arasında yaşayanlar.
***
"Hiçbir korku ve endişe dumana sebep yok.
Hiç üzülme, ALLAH senin gibi bir kulunu hiçbir zaman utandırmaz.
Ben biliyorum ki, sen sözün doğrusunu söylersin. Emânete riâyet edersin. Akrabalarına yakın alâka gösterirsin. Komşularına nazik ve müşfik davranırsın. Fakirlere yardım elini uzatırsın. Gariplere evinin kapısını açıp onları misafir edersin. Uğradıkları felâket ve musibetlerde
halka yardım edersin.
Ey amcamoğlu sebât et; vallahi, ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını ümit ederim."
***