Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
138 syf.
10/10 puan verdi
Hapishanenin Gölgesinde Filizlenen Dayanışma
Selahattin Demirtaş'ın "Devran" romanı, tutsaklığın karanlığında filizlenen umut ve dayanışmanın, insan ruhunun kırılma noktasına kadar uzanan mücadelesinin ve umutsuzluğun pençesinden kurtuluşunun destansı bir anlatımıdır. Demirtaş, sürükleyici bir üslupla okuru Dicle Vadisi'nin büyüleyici manzaralarından hapishanenin soğuk
Devran
DevranSelahattin Demirtaş · İletişim Yayınları · 20198,5bin okunma
saat sabahın altısı, henüz güneş doğmamış. Dışarda temiz, serin bir hava, kuşların sesi...umudun habercileri gibiydi. Gözünü aldığınca yeşillik, otlar ağaçlar... İçimde huzur, yanıbaşımda sıcak bir çay... Bu anda sonsuzluğa kalabilmek ne güzel olurdu. Yaşamak yaşayabilene güzeldi.
Reklam
10/10 puan verdi
·
Beğendi
''Yazdıkların şiir değilse kalsın” … “Aklınla yapayalnız baş başa Nice alevli geceler geçtin” … “Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla” Cahit Zarifoğlu Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şiirler
ŞiirlerCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20213,978 okunma
Vaktiyle bir Atsız varmış var olsun!
DAVETİYE Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Düce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür; Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden
96 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ey ahenk sultanı, renk okyanusu Kokusu mehtabı kucaklayan su Ben sana bin başlı kamburla geldim Sen bana yağmurla, gülle yöneldin Ey vefa arayan rüyanın sesi Sendendir umudun filizlenmesi Yüzüm gözlerinle ıslanmasaydı Işıkla dolmazdı kalp kırıkları Sarmasaydı beni yankı ve hüzün Sevebilir miydim hıçkırıkları
Yankı ve Hüzün
Yankı ve HüzünNurullah Genç · Timaş Yayınları · 2021563 okunma
Günün ortasına kadar yaza dönük yüzü, ardından bir esinti karışıyor güneşe; ılıtıyor havayı. Ağaçlar birbirine baka baka mı beyazlamışlar? Eser miktarda yeşil, gövde boyunca kahverenği, dalları aldığı kadar beyaz... Bir kirazın gölgesinde geriye sardım belleğimi, elma fidanları arasında ilerleyen vaktin içinde bir vakittim artık. İç sesimin üzerini örtmesi için kendi sesimi ve tabiatın sesini kürsüye davet ettim. Belleğim yine şaşırtmaz derken; tersi oluyor. Geçmiş mutlu ve umudun kanatlarını sarıp iyileştirdiğim günleri koyuyor gözlerimin önüne. Omuzlarımın olduğunu da hatırlatıyor. Kuşlara uyma hissimin yelkenini şişirip doğruluyorum yerimden. Karıncalardan müsaade isteyip kuyunun yanına, sürülmüş toprağın üzerinde tam basıp yarım attığım adımlarımla varıyorum. Suyun sesi var, nemi var ve hatta sarnıca hediye ettiği otlar var; kendisi ise oldukça uzakta... Komşunun bahcesinden geçen kanaldaydı. Traktörlerin yolların tozunu duvarlara vuran homurtusu ile gözlerimi çadır tentenesi gibi açtırıyor, uyanıyorum. Bahçedeyim, ağaçlar baharlıklarını giyinip kuşanmışlar. Kuyuyu geçtiğimiz yıl kapattığımız eksikti rüyada. Neyse ki kanallar duruyodu. Hayata, suya yakındım.
Reklam
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı, hem aptallık; hem inancın devriydi, hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aski istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoritelerin bu günler hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak “en” sözcüğü kullanılarak konuşabileceğini iddia ediyorlardı.
vara runne sesimi toprağa kodum nasılsa dirilten olduran acıyı emen gürbüz bir gün saklar, içimdeki aşkı da gel otur içimdeki yıldızı kesip taşın sert dağın dağ olduğunu umudun alıngan bir kadın çocuksa senin dünün ocağı yak, aşı bekle beni bekle kestiğin yıldız tohum gecenin yarısı ay ay gönlüm gürbüz bir günün sana bana sormadıkları var, aş hazır sesi gözünden bildim
Sayfa 55 - Ayyıldız Matbaası - Ankara - 1978, ACISI
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkın­ da -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak "en" sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Umudum vardı..." Sesi söndü ama ne söyleyeceği açıktı. Çocuklar ne umar? Anne babalarının gururla ışıl ışıl parlamasını. Bu umudun ölmesinin ne kadar acı verici olduğunu biliyordum.
Sayfa 299Kitabı okudu
Reklam
Gülümseyen baharım
Anın sesi içimdeki gül kızıllığında açan gülsün dudağı kırmızı yanağında nemi ilk saadeti Nisan'ın şarkısı kuşların sesi akustik ırmağı
gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi, umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem de hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında -olumlu anlamda da- ancak ve ancak 'en' sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
YAZIYLA HEMHÂL OLMAK
Bazen çok mu çok yazasım gelir ve yazma aşkım anbean alevlenir. Saatlerce yazma eylemi vuku bulur bende. Durmak nedir bilmeden beni alakadar edenleri, varlığımı etkileyen vaziyetleri, hızlıca ve usulca akan zamanı, dört bir yana savrulan endişeli insanları, dans ede ede yaşayan kelebekleri, iki güvercinin sağlam sevdasını, iki seven yüreğin
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bugün hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak "en" sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
Kur'an; cennetin sesi. Cennette bizi karşılayacak olan en güzel kelam olacak inşallah.
Sayfa 41 - kitapyurdu doğrudan yayıncılıkKitabı okudu
978 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.