Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete –özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında –olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da– ancak ve ancak “en” sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
italyanlar başvekili muhterem Düce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri
"Zamanların en iyisiydi.. En kötüsü de. Akıl çağıydı, budalalık çağı da. İnanç çağıydı aynı zamanda, ama inkar çağıydı da. Bir taraftan aydınlık, bir taraftan da karanlık bir mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı... Her şeyimiz vardı, ama hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete giriyorduk ama hepimiz cehenneme de giriyorduk. Kıcasa o çağ bu devre öyle benziyordu ki,sesi en çok çıkan otoriteler iyisiyle kötüsüyle ikisinin mukayesesinin, sadece üstünlük bağlamında yapılmasında ısrar ediyorlardı."
Bir Eski Sokak Sesi Sevinç Çokum
Eğik Ağaçlar ve Bölüşmek öykü kitaplarında yer alan öykülerin toplamı olan bu eserle farklı bir Sevinç Çokum okuması yaptım. Daha önce birkaç öyküsünü antoloji ve ders kitabından tanımıştım yazarın. Ama ilk okuduğum öykü kitabı bu oldu.
Kitapta toplam 34 öykü var. Eser, kitaba adını veren öyküyle başlıyor.
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da ancak ve ancak “en” sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
Upuzun bir koridor, nice çilelere şahit olmuş ,üzerine nice acılar sinmiş duvarlar ,nice hastanın karanlık dünyasını aydınlatan o ışıklar ve her sabah bugün de yaşıyorum diye uyanıldığında görülen hemşireler ,keder akan damarların bulunamadığı saatler ,acısı kemiklere kadar hissedilen defalarca değiştirilen iğneler, acaba bugün ne olucak diye
Zamanların en iyisiydi hem de en kötüsü. Akıl çağıydı, hem de budalalık çağı. İnanç çağıydı aynı zamanda, hem de inkâr çağı. Bir taraftan aydınlık, bir taraftan da karanlık bir mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı. Her şeyimiz vardı ama hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk, hem de cehenneme. Kısaca o çağ bu devre öyle benziyordu ki sesi en çok çıkan otoriterler iyisiyle kötüsüyle ikisinin mukayesesinin , sadece üstünlük bağlamında yapılmasında ısrar ediyorlardı.