Yalnızlığımın yalnız bana zararı dokundu..
...ilgi göstereceğim, ilgi! Bana eski durumum bağışlanırsa, evi saksılarla dolduracağım ve böceklerin evi istila etmesi pahasına, yerlerin ıslanması pahasına onlara bakacağım. Tabiatı seveceğim, insanları seveceğim, yurduma yararlı olmaya çalışacağım, hiçbir düzene karşı çıkmayacağım. Herkese güleryüz göstereceğim, eleneceğim, çocuk yetiştireceğim, onların altını değiştireceğim, gece uyutmak için sabırla masal anlatacağım, dedikoduları dinleyeceğim, ilgi göstereceğim, ilgi! Ben! diye bağırdım bütün gücümle. Sonra adımı tekrarladım birkaç kere....Düşüncelerimin doğruluğunu ölçmekten yoksun kaldım artık. Kimsenin gözünde, anlattıklarımın yansımasını göremiyorum, artık? Her şeyi unutuyorum, noktalamayı bile? Ünlem işaretinin nerede kullanılacağını bilmiyorum? Üstelik ne ıstırap çekmeyi ne de gerçekten korkuyu öğrenebildim (ya da öğrenemedim). Hangi sözü kullanacağımı bilmiyorum. Yalnızlığımın yalnız bana zararı dokundu.(İşte, bir cümlede iki kere yalnız' kelimesi kullandım.) Yenildiğimi kabul ediyorum? Gizli mezhep kuvvetlerinin geri çekilmesini istiyorum. Burada konserve yemekten ve kitap okuyamamaktan bıktım. Söz veriyorum: Bana eski durumum bağışlanırsa, ...
KİTAP OKUMAZSAN NE OLUR ?
‘’İnsan kitap okumazsa gün gelir, virgülü kaybeder, cümlelerden korkmaya başlar. Basit ifadeler kullana kullana düşünceleri de kısırlaşır. Günler geçtikçe, ünlem işaretini de kaybeder. O zaman düşünce duygu ve davranışları tepkisiz hale gelir, çünkü heyecanını kaybetmiştir. Bir süre sonra soru işaretini de unutur, artık soru da soramaz. Çevresine düşman gözüyle bakar, hiçbir şey onu ilgilendirmez. Aradan bir süre geçince fark eder ki, zihninde iki nokta üst üste işareti de kaybolmuştur. Bu kayıptan ötürü kişilik bozuklukları başlar ve psikolojik davranış sebeplerini kendisi de açıklayamaz olur. Yalnız başkalarının dedikodusunu yapar, iftira ve yalan peşinde koşar. İşin garibi de kimseyi beğenmez olur; aile saadeti yıkılmış; şefkat ve özveri gibi ideal duygularını çoktan kaybetmiş olduğundan, kendi kendisiyle sadece tırnak işaretiyle konuşmaya başlamıştır. Çünkü kendine özgü tek bir düşüncesi kalmamıştır. Elinde avucunda sadece nokta kalmıştır. Onu da konuşurken yalnızca nefes almak için kullanmaktadır.’’
Reklam
"Evlilik hayatının tamamı yatak temeli üzerine kuruludur." Cümleyi üç dört ünlem işaretiyle noktaladı.Ardından, yeşil mürekkeple hayatın tutkuyla beslendiğini ve evliliğin söndürmediği tutku bulunmadığını yazdı.
İnsanoğlu bir gün virgülü kaybetti ve söyledikleri birbirine karışmaya başladı. Noktayı kaybettiğinde düşünceleri uzayıp gitti, onları bir araya getiremedi. Bir gün ünlem işaretini kaybetti ;sevincini, öfkesini, tüm duygularını yitirdi. Bir başka gün soru işaretini kaybetti, soru sormayı unuttu. Derken bir gün iki noktayı kaybetti ve kimseye açıklama yapamaz oldu. Yaşamının sonuna geldiğinde elinde yalnızca tırnak işareti kalmıştı. İçinde de ‘başkalarının düşünceleri vardı, yalnızca.’’
“Gitme, Dur... Yalnızım.. Ünlem işaretleri büyüyor içimin yanık aydınlığında. Gitme.. En aptal şarkılardaki yalnızlık bu.. Elim şair sancılarım.. Gidişin... Akşamdan akşama demlediğimiz sevda... Birbirinizi seviyorsunuz, bunu anlıyorum. Hayır anlamıyorum. Biri birine gel beraber bir olalım demiş, biri yalnızmış biri gibi, birbirleriyle bir olamayacaklarında birleşince fikirleri biri birine, O ’nunla birlikteyiz, birbirimizi seviyoruz, demiş”
Kullanmadığın sözcük, harf, noktalama işareti kalmayacak ve en çok ünlemi seveceksin. Ünlem yutkunmaktır, bileceksin.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.