Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Milletin ana vasfı: Devamlılık. Dilde, terbiyede, gelenekte devamlılık. Altı yüzyıl, cerrahi bir ameliyatla ictimâi uzviyetten koparılıp atılınca, Türk düşüncesi boşlukta kalmıştır. Boşlukta kalmıştır, çünkü Batı'ya da tutunamamış, sırtını Batı tefekkürüne de dayayamamıştır. Elli yıldan beri Batı'yla bu kadar sarmaş dolaş olduğumuz halde, hâlâ yeni neslin "tek değer" yetiştirememesi, bunun en hazin tecellilerinden biri değil mi? Uydurca ile bir "Hürriyet Kasidesi", bir "Sis", hatta bir "Erenlerin Bağından" yaratılabilmesi için en az altı yüzyıla ihtiyaç var.
Türkçe’nin bedbahtlığı, tabiî tekâmülünü yaparken, birdenbire zıplamaya zorlanmasından olmuştur. Nesiller arasındaki köprüler uçurulmuş ve hafızadan mahrum bir nesil türetilmiştir. Hafızadan yani kültürden. Milletin ana vasfı: Devamlılık. Dilde, terbiyede, gelenekte devamlılık. Altı yüzyıl cerrahi bir ameliyatla içtimâi uzviyetten koparılıp atılınca, Türk düşüncesi boşlukta kalmıştır. Boşlukta kalmıştır, çünkü Batı’ya da tutunamamış, sırtını Batı tefekkürüne de dayayamamıştır. Elli yıldan beri Batı’yla bu kadar sarmaş dolaş olduğumuz halde, hâlâ yeni neslin tek değer yetiştirememesi, bunun en hazin tecellilerinden biri değil mi? Uydurca ile bir “Hürriyet Kasidesi”, bir “Sis”, hattâ bir “Erenlerin Bağından” yaratılabilmesi için en az bir altı yüzyıla daha ihtiyaç var.
Reklam
Neredeyse bütün Meriç polemikleri aynı kanatlı-kanatsız karşıtlığı üzerinde yükselir. Türk burjuvazisi kendini temsil edecek "kanatsız, heyecansız yazarlar" arıyordur. Batılılaşmış düşüncenin "kanatları oklarla delik deşik"tir. "Kurum Türkçesi"nin "kolu kanadı kınk"tır. Orhan Veli kuşağı (bu "mikro edebiyat", bu "minnacık şiir", bu "cüceler edebiyatı") "şiirin kanatlarını kesmiş", onu "toprakta sürünen sevimli bir hayvan"a, "kartaldan çok, bir kümes hayvanı"na dönüştürmüştür. Meriç'in Osmanlıca sözcükleri bir mızrak gibi kullanan bol mecazlı bol aforizmalı dili de Cumhuriyet "uydurca"sının (bu "renksiz ve kokusuz", "terbiyeli ve tuvaletli", "cevher"siz ve "usare"siz, "mızmız" ve "mıymıntı" dilin) karşısına diktiği bir kanatlı dildir. "Türk insanının uyuşan şuuruna bir alev mızrak gibi" saplanacak kadar coşkulu, "İsrafil 'in suru kadar heybetli" olması istenmiş pathos yüklü dil. Meriç'te "kanat"ın erillikle özdeşleştiğini, Meriç sözlüğünde "kanatlı"nın daima eril, "kanatsız"ın dişil, hadım ya da efemine olduğunu da unutmayalım. "Virilite"nin yazarı: "Gür, erkekçe bir isyan"ın, "dürüst ve erkekçe bir kavga"nın, "erkekçe nfil"filar"ın yazarı.
Sayfa 137 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Yalnız ve yalnız dil kurumu, terimce ve uydurca uyduracak değil a.. Bir de biz deneyelim dedik ve şu Demokrasi kelimesinin etimolojik kökünü araştırdık. Ne çare ki, onun kökü de (Cemil Barlas’ın kulakları çınlasın) dışarda imiş. Kelimenin aslı, halk manasına Demos ile, idare manasına kralos’tan yapılmış. Sözümona demokrasi demek, halk idaresi demekmiş. Demokrasinin kökü dışarda olmasına gönlüm razı olmadı. Kökünü içeri almaya çalıştım. Şöyle ki: Türkiye “Recepkrasi” ile idare edilir. “Recepkrat” bir idare vardır. Recepkrasi’nin de aslı Recepos ve kralostan gelir.
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.