Öğle ezanı okunuyor duyuyor musun.
Hepsi bir arada okunsa ya şu ezanların
Sabah öğlenle bir akşam yatsıyla beraber ya da
Geriye kalan vakitler şenlik içinde geçsin
Son kez eğleniyormuşuz gibi
Sabah yokmuşuz gibi
Bağrımız açık oynamaktan terlemiş,
Boynum gömleğin yakasına yapışmış.
İçmekten sarhoşum.
Seni görmek henüz icat edilmemiş.
Işıklar ve
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT
Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor.
“Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
Hala başım ağrıyor.Baş ağrısından çok hafıza ağrısı. Hayat ağrısı.
Ne yaparsam yapayım, tam geçmiyor. Her şeyi denedim. İbuprofen aldım, litrelerce su içtim, lavanta kokulu banyolar yaptım, karanlıkta yattım, yavaşça daireler çizerek şakaklarımı ovdum, yavaş nefes aldım, lavta müziği dinledim, kumsaldaki dalgaların sesini dinledim, meditasyon yaptım, gevşetici yoga videosu alıp kendi sesimden nefret edene kadar “Güvendeyim, kendimi rahatça bırakabilirim" olumlamasını tekrarladım, televizyon karşısında bomboş oturdum, kafeini bıraktım, dizüstü bilgisayarımın parlaklığını azalttım ama bu ağrı gölge kadar inatçı, gitmiyor.
Gereğince denemediğim tek şey, uyumak. Yıllardır gitgide artan bir uyku sorunum var.
Hırs yok, yetenek yok, fırsat yok. Talihi sayesinde yırtmıştı sefilhaneye düşmekten ve sonsuza dek süren bir şey değildi talih. Lu'nun onu terketmesi kötü olmuştu, ama anasının gözü birini arıyordu Lu. Bardağını dipleyip uzandı. Camus'nün Resistance, Rebellion and Death kitabını aldı... bir kaç sayfa okudu. Acı çekmekten, dehşetten ve insanlığın içinde bulunduğu sefaletten söz ediyordu Camus, ama bunu öylesine rahat ve süslü bir dille yapıyordu ki olup bitenlerden insan olarak da, yazar olararak da etkilenmediği izlenimi uyanıyordu okurda, başka bir deyişle, her şey güllük gülistanlıktı sanki. Koca bir biftek, salata ve kızarmış patatesi afiyetle yiyip, üstüne de bir şişe iyi Fransız şarabı içmiş biri gibi yazıyordu Camus. İnsanlık acı çekiyor olabilirdi, ama o çekmiyordu. Bilge biriydi muhtemelen, ama Henry yanarken haykıran birini yeğlerdi. Kitabı yere bırakıp uyumaya çalıştı. Uyku sorundu hep. 24 saatte üç saat uyuyabilmeye razıydı. Neyse ki duvarlar burada hâlâ, diye düşündü, dört duvarın varsa umut da vardır. Sokaklardaysan umudunu bile yitirirsin.
bazı gecelere zor uyku, bazı sabahlara gözü çabuk açma hevesi konuyor. bir yeri bırakmaya yakın ne artıyor kıymeti.. öyle ki baktığım yere hikayelerim konduğunda orda kalasım çoğalıyor. ve ben bu esnada, bilhassa kulağımdaki müziği kimseyle paylaşmıyorum.
Ne yapayım bilmiyorum
Yemin billah beynim duruyor
Sağa gitsem çıkmaz sola gitsem daha beter
Ümitsizlik gırtlağıma yapışıp namusuma göz dikerken
Şu mavi gökyüzü benim gözümde boyanmış bir tavandan ibaret
Birde kaç derece bilmem ama lambası var tepemde, kavuruyor
Şu şiirler olmasa karşımda bir solukla bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar suret
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar.
_Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım.
_Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
Murakami Beyciğim,
1Q82 kadar uzun , İmkansızın Şarkısı gibi genel çizgine hiç uymayan şekilde realist, Rüzgarın Şarkısını Dinle kadar sade olsalar da sizin romanlarınızı büyük bir zevkle okuyorum.
Ursula K. Le Guin ve Thomas Bernhard'dan sonra siz geliyorsunuz sevilesi yazarlar listemde. Temizlik yaparken okuyucuda meditatif etkiler
Oda arkadaşım sevgilisinden ayrıldı kulaklığı takip son ses müzik açtı bütün ses dışarda şu an müziği beraber dinliyoruz anlaşılan bu gece bana da uyku yok beraber depresyona gireceğiz mecbur
21.10.2023 Cumartesi
Hatırşinas'tayım. Radyoyu açmayı ihmal etmedim; yine türkü açtım, ama haberlere denk geldim. İsrail, Filistin, öfke- yeni bir şey yok. Ölmek var.
Yorgunum. Bitmeyen bir yorgunlukla geçiriyorum günlerimi. Pembe renkli B12 haplarımı her gün misafir ediyorum. Bir farkı var, elbette; okulda bana iyi geliyor- hele de nöbetçi