Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ekolojistler, geleneksel siyasî düşüncenin üzerine kurulmuş olduğu en temel varsayımları eleştirmek­tedir. Geleneksel doktrin ve ideolojiler, insan merkezlidir. Ekolojistlere göre bunlar, insanın varlığın merkezî olduğuna inanmalarıyla trajikomik bir hataya düşüyorlar. David Ehrenfeld (1978), buna “hümanizmin kibirliliği” adını vermiştir. Örneğin geleneksel düşüncenin dünyayı incelediği katego­riler insanlar ve insan gruplarıdır -birey, sosyal sınıf, cinsiyet, uyruk ve insanlık gibi. Dahası, ebedî değerleri insan ihtiyaç ve çıkarlarını yansıtan değerlerdir -özgürlük, eşitlik, adâlet ve düzen gibi. Eko­ lojistler, sadece insanların ele alınmasının insan türü ve doğal çevresi arasındaki ilişkiye zarar verdiğinive onu bozduğunu ileri sürerler. Dünyayı ve üstünde yaşayan türleri koruyup onlara saygı göstermek yerine insanlar, John Locke’un (bkz. s. 54) ifadesiyle “doğanın hâkimleri ve sahipleri” olmaya çalış­mışlardır. Bu açıdan doğa, “fethedilmeli” ona “karşı savaşılmak” ve “üstünde yükselmelidir.”
Uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar verilen buyruklara hep boyun eğerler yazgının çağrısını kulak asmazlar syf 124
Reklam
“Ne var ki tarihte aklın ve barışın ağır bastığı dönemler kısa ve geçicidir.” “Savaşa hazırlanan bütün diktatörler hazırlıklarını tamamlayınca kadar sürekli barıştan söz eder.” “Fakat her zaman komuta altında yaşayan insanlar buyruklara karşı çıkıp yazgının sesini duymayı başaramazlar.” ”Coşku, salamurası yapılıp uzun yıllar saklanacak bir ürün değildir.” İnsanlar sadece bir şeyden yorgun düşerler; kararsızlıktan. Uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar, verilen buyruklara hep boyun eğerler, yazgının çağrısına kulak asmazlar.
Büyükler küçülüyor, zengin yoksullaşıyor, hükümdar uyruk oluyor. Kaderin sillesi bu kadar az mı ki bunlardan bağışık olabileceğinizi düşünüyorsunuz? İnsanların tüm yaptıklarını insanlar yok edebilir. Yalnızca doğanın verdiği karakterler değişmez, doğa da ne krallar ve zenginler ne büyük senyörler yaratır.
Sayfa 256Kitabı okudu
Devlet denilen şey insana kim olduğunu anlamasına yaramayan fakat çalıştığı yeri bulmasını sağlayan bir kimlik vermeyi uygun buluyorsa ontolojik anlamda birçok ayrıntıyı göz ardı etmeye yatkın bir mekanizma ne demektir hayatı var oluş sırrına uygun olarak düzenlemeyen bir mekanizma eninde sonunda insanlar nesneleştirmeye kalkacaktır böyle bir sistem insan değil yurttaş istiyor demektir yani şahsiyet değil uyruk
Sayfa 80
"Bu hükumet ülkenin özgürlüğünü korumuyor. Doğrunun ve yanlışın ne olduğuna çoğunluğun değil de vicdanın karar verdiği bir hükumet sistemi olamaz mı? Bence önce insan, daha sonra uyruk olmalı ve yasaya değil adalete saygıyı esas almalıyız. Yasalar insanı bir zerrecik olsun daha adil hale getirmedi. Hatta yasalara duyulan saygı nedeniyle, iyi niyetli insanlar bile her gün adaletsizliğin aleti oluyor. "
Reklam
Fakat uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar, verilen buyruklara hep boyun eğerler, yazgının çağrısına kulak asmazlar.
Fakat uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar, verilen buyruklara hep boyun eğerler, yazgının çağrısına kulak asmazlar.
Uyruk olmaktan bir türlü kurtulamayan insanlar, verilen buyruklara hep boyun eğerler, yazgının çağrısına kulak asmazlar.
Sayfa 212 - Can yayınlarıKitabı okudu
Geri17
116 öğeden 106 ile 116 arasındakiler gösteriliyor.