“Nedametiniz kurtuluşunuzdur... Biri sağır, biri dilsiz, bir diğeri sevgisiz üç adam, sevgi çiçeklerini açtırabilir mi? Ya siz? Belki de bunun için bir kafese kapatılmanız gerekmektedir. Evet, hem de bu devirde. Bir bozkırın ortasında, uzak diyarlarda değil; evinizin sokağını dönen ilk yokuştan hemen sonra; sessizlikle, sevgisizlikle örülmüştür o bozkır. Bozkırda çiçekler açmaz mı? Bir daha düşünün. Neden olmasın, sadece isteyin. Sizi bu kitapta anlattığımız bir rüyayı görmeye çağırıyoruz. Duymak, sevmek, kurtulmak da size kalmış...”
Bazı kadınlar çantalarını uzak diyarlarda savaş meydanlarında kazanılmış ganimetler gibi gururla taşıyorlardı. İnsan nasıl ve niye böbürlenirdi ki bir deri parçasına sahip oldu diye?
Bazı kadınlar çantalarım uzak diyarlarda savaş meydanlarında kazanılmış ganimetler gibi gururla ta şıyorlardı. insan nasıl ve niye böbürlenirdi ki bir deri parçasına sahip oldu diye?
Aslında başka bir kitabı almak için gitmiştim kütüphaneye ama bunu bulunca hemen aldım. Adını sık sık duyduğum Doğu klasiği... Hemen hepimizin Batı klasiklerini duymuşluğumuz vardır. Ya Doğu klasikleri? Bu kitabı okuduktan sonra onların da okunmaya fazlasıyla değer kitaplar olduğunu anladım. Yaklaşık 3000 yıllık bir kitap bu. Fabl tarzında
Gökyüzü geniş, hayat kısa, hayaller sonsuzken yol özgürlüktü.
Yol dostluktu, maceraydı; sonsuz olasılığın toplamı, yaşamın kaynağıydı.
Yolun sonunda aşk vardı, söz vardı, ses vardı;
başlangıçlar hep şen, hep heyecanlıydı.
Hızla giden bir arabanın dikiz aynasına yansıyordu
hayatın anlamı, öyle bir şey varsa tabii;
tan kızıllığında, gecenin bağrında, bir dostun yanı başında.
Hareket halinde olan için ölüm yoktu, tasa yoktu; devinim vardı sadece.
Yıldızların altında, hızla giden arabaların arka koltuklarında, kaçak atlanan
tren vagonlarında, çadırlarda, barakalarda, uzak diyarlarda yaşam vardı ve
yaşam kutsaldı. Yüreklerindeki coşkuyu daracık dünyaya sığdıramayanlar,
yollarda şahlandı. Nereye olursa...
Kıvrak ve neşeli bir caz melodisi gibi, çılgınlıktı hepsi ve tüm gerçekler,
hızla giden bir aracın tekerleklerini öpen asfalt misali önlerine seriliverdi.
Yaşam yazılacak bir şiirdi ve beklemezdi.