Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
benim sevgilim uzak diyarlarda bir dutluktur bu daracık dünya ikimiz için aleni bir tutukluktur..
Uzak diyarlarda, farklı bir hayat yaşamak isterdim. Bilinmeyen bayraklar arasında başka biri olarak ölmek isterdim. Bugün olmadığı için daha iyi olan, puslu, renkli, gizemli yenilikler gibi gördüğümüz başka çağlarda, alkışlanan bir imparator olmak isterdim.
Sayfa 379Kitabı okudu
Reklam
"Ve tabii sen de bu arada," diye sürdürdü sözlerini, "umudunu kaybetmemelisin. İnan bana, bu durumda olan bir tek sen değilsin. Bugün atının sırtına atlayıp, evinin yolunu tutması gerekirken, uzak diyarlarda tütün çapalayan bir sürü adam var. Bazen kimi hayatlar, en iyi durumda bile, birbirinin tekrarıdır. Beni düşün mesela! Sence ben, mal mülk sahibi bir adamın, neredeyse doktor sayılabilecek kadar bilgili oğluna benziyor muyum? Öyleyken, gelmiş burada Hoseason denilen şu herife uşaklı ediyorum işte." Ondan nazikçe, kendi hayat hikâyesini anlatmasını rica ettim. Yanıt olarak upuzun bir ıslık koyuverdi. "Benim anlatmaya değer bir hayatım olmadı hiçbir zaman," dedi. "Aklım fikrim eğlenmekteydi, hepsi o kadar." Sonra da hızla baş kasaradan çıkıp gitti.
“Uzun zaman önce, uzak diyarlarda parayı seven bir tüccar yasarmış. İki de oğlu varmış tüccarın. Biri doğumda ölüp giden karısının yadigârı, diğeri o yalnız büyümesin diye yanına alıp evlat bildiği. Tüccarın son seyahati uzun yıllar sürmüş. Niyeti, bu yolculuğundan kazandığını oğullarına pay edip köşesine çekilmekmiş. Fakat dönüş yolunda aklına fesat karışmış. Kendi oğlu dururken canından kanından olmayan çocuğa pay vermek içine sinmemiş. Her şeyi kendi oğluna bırakmaya karar vermiş. Döndüğünde iki delikanlı karşılamış onu. Her ikisi de onun gerçek oğlu olduğunu iddia etmiş. Geçen zaman yüzünden ayırt edememiş tüccar. Biri dalyan gibi, güçlü kuvvetli, yakışıklı; diğeri tıknaz, hantal, çirkin. Düşünmüş, karar vermiş; belli ki güçlü kuvvetli delikanlı onun oğluymuş. Varını yoğunu ona vermiş, diğerini de kardeşinin servetine musallat olmasın diye zehirletmiş. Günlerden bir gün gezgin bir dostu ziyaretine gelmiş tüccarın. Cok uzaklardan getirdigi mucizevi bir hediye sunmuş ona. Bir aynaymış bu. Şaşkınlıkla eline almış tüccar aynayı. Ve kendini ilk defa görmüş. Karşısında tıknaz, hantal, çirkin, yaşlı bir adam varmış. İnsan böyledir işte, dedi sonra; kendini bilmez.”
Ben olmasam olmayacak cümleler ben yokmuşum ve hiç olmamışım gibi okundu muhtemelen çok uzak diyarlarda.
Sayfa 26
Uzak diyarlarda, denizlerin ötesindeki bu adaya düştüğümde hissettiğim melankoliyi bir hayal edin...
Reklam
Hareket halinde olan için ölüm yoktu,tasa yoktu;devinim vardı sadece. Yıldızların altında, hızla giden arabaların arka koltuklarında, kaçak atlanan tren vagonlarında, çadırlarda,barakalarda,uzak diyarlarda yaşam vardı ve yaşam kutsaldı. Yüreklerindeki coşkuyu daracık dünyaya sığdıramayanlar, yollarda şahlandı.Nereye olursa... Kıvrak ve neşeli bir caz melodisi gibi, çılgınlıktı hepsi ve tüm gerçekler, hızla giden bir aracın tekerleklerini öpen asfalt misali önlerine seriliverdi. Yaşam yazılacak bir şiirdi ve beklemezdi.
Sayfa 283Kitabı okudu
Uzak diyarlarda, ismi cismi sana yabancı olan bir insanı da çok sevebilirsin. Hayat kardeşliği denilen bir kavram vardı.
Sayfa 110 - Büyükada YayıncılıkKitabı okudu
Burjuva sofralarda onca kelam ikram.Sigar,sohbet,siyaset.Marka ayakkabılar ve marka elbiseler ,ama en önemlisi , tasarımcı elşnden çıkmış çantalar.Hemcinslerinin kılık kıyafet takıntısını bir türlü anlayamıyordu Peri.Bazı kadınlar çantalarını uzak diyarlarda savaş meydanlarında kazanılmış ganimetler gibi gururla taşıyorlardı.
Babam akıllı, basiretli bir adamdı. Sonumun neye varacağını önceden gördüğü için bana çok ciddi uyarı ve nasihatlerde bulundu. Bir sabah, çekmekte olduğu damla hastalığı yüzünden dışarı çıkamadığı odasına çağırdı beni. Ve çok yumuşak bir dille öğütler verdi. Salt macera isteği dışında hangi sebeplerle baba evinden, doğup büyüdüğüm, rahat, mutlu bir hayat sürebileceğim, mal mülk sahibi olabileceğim vatanımdan ayrılıp gitmek istediğimi sordu. Ancak umutsuz insanların ya da çok büyük servet sahibi olmak isteyenlerin, alışılmışın dışına çıkıp uzak diyarlarda macera ve şöhret peşinde koştuklarını söyledi. Böylesi bir tutumun benim gibi birinin ya çok üstünde ya da çok altındakilere has bir şey olduğunu; benim için en uygun olanın ise vasat yani orta yolu tercih etmek olduğunu söyledi. Uzun tecrübeleri sonunda dünyadaki en iyi, insan mutluluğuna en uygun yaşama tarzının, bu orta yol olduğunu; böylece alt tabakadakilerin ağır çalışma ve yaşama şartlarından uzak kalabileceğim gibi üst tabakadakilere özgü gurur, kibir, lüks, ihtiras ve hasetten de azade olacağımı ifade etti. Bu mutluluğun değerini anlamak için şu tek şeye bakmak bile yeterliydi: Böyle bir hayat bütün insanların imrendiği hayattı; Krallar, büyük şeyler yapmak için yaratılmış olmalarının can sıkıcı sonuçlarından yakınıp dururlar ve de iki aşırı uç; süflîlik ile büyüklük arasında bir yerde olmanın özlemini çekerlerdi. Âkil insanlarsa ne fakir, ne de zengin olmayı isterler, sadece ortalama bir yaşam tarzına sahip olmanın gerçek mutluluk olduğunu bilirlerdi.
733 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.