Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Uzel

Uzel
@uzel
126 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
8.Bölüm * Tüketim toplumundaki genel görüş, tüketimin insan ve çevre üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurmaksızın, kendimizi meşgul etmek için bir ulusal politika sorunu olarak tüketmeye devam etmemiz gerektiği yolundadır. Bu tavır çok ciddi boyuttadır. Yayınlanan haber programları, tatil sezonunda alışveriş bölgelerinin yer aldığı sahneleri
Reklam
5.Bölüm * Uzun vadede çevrenin korunması, et tüketimine kesin sınırlamalar getirilmesini gerektirecektir. Tüketici sınıfı, dünyanın kaynaklarıyla uyumlu bir beslenme düzeni için hububatla beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin yarısını ya da daha fazlasını tüketmekten vazgeçmek zorunda kalabilir. * Ambalajların çoğu tamamen göz boyamaya
Sunuş * Dünyada kişi başına düşen gıda tüketiminin en yüksek olduğu ABD'de insanlar zayıflama rejimleri ve reçeteleri için yılda 35 milyar dolar harcıyorlar. Böyle bir düzende yanlış bir şeyler olmadığını kim iddia edebilir? Kuşkusuz çözümü bir Ortaçağ düzenine dönüşte aramayacağız. Günümüzün teknolojisinden yararlanarak ve doğru politikalarla

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tarihsel Özet * Darwin’den önce de evrimle ilgili geliştirilmiş düşünceler vardı; ancak evrimin işleyiş mekanizmasını ortaya koyan ve bunu kanıtlarla destekleyen ilk kişi o oldu. (s.23) * Darwinizm ortaya çıktığı dönemden bu yana, kimilerini kendi katı gerçekliklerinin bir dayanağı olarak kullanılmış ve bu nedenle saygınlığı yara almıştır.
* Kediler bir şekilde, aynı anda hem sevgi dolu, hem de kendi kendilerine yeten hayvanlar olmayı başarmaktadır. Köpeklerle karşılaştırıldıklarında bakımları da çok kolaydır. Eğitilmesi gerekmez. Kendi temizliğini kendi yapar. Köpeklerin aksine, evde yalnız bırakıldığında sahibinin arkasından saatlerce ağlamaz ancak yine de bazı kediler, sahipleri
Reklam
10.bölüm * Hastanelerimizi sterilize etme arayışı da binalarımızın mikrobiyomlarında disbiyoz yaratmış olabilir. Patojenlerin hâkim olmasını engelleyen zararsız bakterileri ortadan kaldırarak, istemeden de olsa daha tehlikeli bir ekosistem inşa etmiş olabiliriz. "İyi huylu ya da çok fazla etkileşime girmeyen, sadece yüzeylere yerleşen
9.bölüm * Taylor 1989'da filaryal hastalıklar üzerinde çalışmaya başladığında en fazla ilgisini çeken konu, bu hastalıkların şiddetiydi. İnsanları enfekte eden birçok parazitik nematod vardır, ancak bunlar tipik olarak selim belirtilere neden olur. Filaryal hastalıklara yol açanlar, neden böylesine âciz bırakan bir iltihaba neden olur?
8.bölüm * Bakteriler Yatay Gen Aktarımlarını (YGA) milyarlarca yıldan beri yapıyor olsalar da, bilimciler neler olup bittiğini ilk kez 1920'lerde fark etti. (...) YGA bakterilerin inanılmaz hızlı evrilmesine olanak tanır. Bakteriler yeni güçlüklerle karşılaştıklarında, doğru mutasyonların mevcut DNA'larında yavaş yavaş birikmesini beklemek
7.bölüm * Hemiptera (yarım kanatlılar) grubunun üyelerinin büyük bölümü, hayatını bitkilerin özsuyunu emerek geçirir; onlar sadece bu şekilde beslenen tek hayvan grubudur. Kelebekler ve sinekkuşları da ara sıra bir yudum özsuyu emebilir ama sadece yarım kanatlılar bu işte uzmanlaşmıştır. Bu yaşam tarzını simbiyotik bakterilere borçlular. (...)
6.bölüm * 15 Ekim 2010 tarihinde Thomas Fritz [...] kurumuş bir yabanelması ağacını kesmeye kalktı. (...) Kalem kalınlığında bir dal, elinin başparmağıyla işaret parmağı arasındaki perdeye girdi. (...) İki gün sonra doktora gittinde bir kist oluşmuştu. Fritz antibiyotik kullandı ama işe yaramadı. Eli ancak beş hafta sonra bir cerrah etine
Reklam
5.bölüm * Crohn hastalığı olan insanlarda sık karşılaşılan bir mutasyonu taşıyan farelerle çalışmıştır. Bu farelerin bağırsaklarında iltihap gelişmiştir ama sadece bağışıklık sistemlerini çökerten bir virüsle enfekte oldukları VE iltihaba neden olan bir toksine maruz kaldıkları VE normal bağırsak bakterilerine sahip oldukları zaman. Bu tetikleyicilerden herhangi birinin eksik olması halinde, fareler sağlıklı kalmıştır. Onlarda İBH gelişmesine neden olan şey, genetik yatkınlık, viral enfeksiyon, bağışıklık sorunları, çevresel toksin VE KENDİ MİKROBİYOMLARIDIR. Her vakanın kendine ait karmaşık bir öyküsü vardır. * Antibiyotikler. Mikroplar bu maddeleri var olduklarından beri birbirleriyle mücadele etmek için kullanıyorlar. İnsanlarsa bu antik cephaneliğe 1928’de kazayla adım attılar. (…) Çiftçiler, hayvanlarını düşük doz antibiyotiklerle semirterek aynı deneyi 1950’lerden beri istemeden de olsa yapıyorlar aslında. Kullanılan antibiyotik ya da hayvan türü ne olursa olsun sonuç değişmez: Hayvanlar daha hızlı büyür ve daha ağır çeker. Bu “büyüme destekleyiciler”in işe yaradığını herkes biliyordu ama hiç kimse nedenini anlayamıyordu. Blaser’ın çalışması olası bir açıklama sunuyor: Antibiyotikler mikrobiyomu bozarak kilo almaya neden olur.
4.bölüm * Mutualist, kommensal, patojen ya da parazit gibi etiketler, sabit kimlik kartları değildir. Bu terimler daha çok aç, uyanık ya da canlı olmak gibi varoluş durumlarına veya işbirliği yapmak, kavga etmek gibi davranışlara benzer. İsimlerden çok, sıfat ve fiildirler; iki ortağın belirli bir zaman ve mekanda birbiriyle nasıl
3.bölüm * Karanlıkta bakterilerin saçtığı ışık, ay ışı yukarıdan vurduğunda mürekkepbalığının siluetini yırtıcılardan gizliyor. Bu hayvanın gölgesi yok. (…) Embriyologlar Hawaii kısa kuyruklu mürekkepbalığına, mikrobiyologlarsa ışıldayan bakterilerine aşinadır. Ancak aralarındaki ortaklık, daha önceleri bütünüyle göz ardı ediliyordu. (…) Her
2.bölüm * Bakteriler her yerdedir ama çıplak gözle bakıldığında hiçbir yerde yokmuş gibidirler. Bunun birkaç olağandışı istisnası vardır: Sadece kahverengi cerrahbalıklarının bağırsaklarında yaşayan Epulopiscium fishelsoni, bu cümlenin sonundaki nokta büyüklüğünde bir bakteridir. * Hooke’un aletleri cisimleri 20-50 kat büyütürken,
1.bölüm * Bakteriler fotosentezle kendi besinini üretebilen ilk canlılardı. Atık ürün olarak açığa çıkan oksijeni o denli büyük miktarlarda dışarı verdiler ki gezegenimizin atmosferini kalıcı olarak değiştirdiler. Oksijenli bir dünyada yaşıyor olmamızı onlara borçluyuz. Şimdi bile okyanuslardaki fotosentetik bakteriler, aldığınız her soluktaki
Önsöz * Hepimizin mikrobiyota ya da mikrobiyom olarak bilinen zengin bir mikroskobik hayvanat bahçesi var. Bu canlılar vücudumuzun yüzeyinde veya içinde, hatta bazen hücrelerimizde yaşarlar. Büyük çoğunluğu bakterilerden oluşur ama mantarları (mesela mayalar) ve […] arkeler gibi başka minik organizmaları da içerir. Vücudumuzda ayrıca diğer mikropları ve zaman zaman da konakçının hücrelerini enfekte eden sayısız virüsten oluşan bir virom bulunur. * Bu kitapta “mikrobiyota” ve “mikrobiyom” sözcüklerini birbirinin yerine kullandım. Bazı bilimciler mikrobiyotanın organizmaların kendisi olduğunu, mikrobiyomun ise onların kolektif genlerine karşılık geldiğini savunur. Ancak mikrobiyom sözcüğünün 1988’e uzanan ilk kullanımlarından birinde bu terim belli bir yerde yaşayan mikroplar anlamına geliyordu. Bu tanım bugün de güncelliğini koruyor; genom dünyasını ifade eden “om” parçasından çok, topluluğu ifade eden “biyom” parçasını vurguluyor. * Orson Welles “Yalnız doğar, yalnız yaşar, yalnız ölürüz,” derken yanılıyordu. Tek başınayken bile asla yalnız değiliz. Bir arada yaşayan farklı organizmalar için kullanılan mükemmel bir terim olan simbiyoz hâlinde yaşarız. (…) Hepimiz kendince birer hayvanat bahçesi, tek bir bedenle kuşatılmış birer koloniyiz. Birçok türden oluşmuş kolektif yapılarız. Koca bir dünyayız. (…) Zoolojinin bütünü aslında ekolojidir. Mikroplarımızı ve onlarla olan simbiyozlarımızı anlamadan hayvanların yaşamını da anlayamayız. (…) Asla “ben” değil, her zaman “biz”iz. Orson Welles’i unutun, Walt Whitman’a kulak verin: “Büyüğüm ben, çokluklar var içimde.”