Yaklaşık iki hafta önce uygulamadan gitme kararı aldım. Çünkü sadece bir kitap uygulaması olmadığı gibi kitaplarla alakalı yapılan paylaşımlar haksız etkileşim alıyor.
Ama bu çok tuhaf soruşturma kitabına inceleme yazmalıydım :))
Ferhan Şensoy’u tanıtalım? Başarılı biri.
Ferhan Şensoy, 26 Şubat 1951 tarihinde Samsun'un Çarşamba ilçesinde
Bilimsel olarak artık kabuğundan çıkmış ve kendinizi en yalnız sandığınız zamanlarda, "Varsayalım İsmail" gibi karşınıza kurulup oturan "bilinçaltı" denen şeyi yoksaymak çok zor. Siz yoksaysanız bile o başınızın belası olarak
Karabekir'in, Atatürk'le ilgili çok tartışılan iddialarından biri de Kur'an tercümesiyle ilgilidir. 15 Ağustos 1923 Çarşamba günü Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanriöver) Darü'l Muallim'in salonunda bir heyeti ilmiye toplantısı düzenlemiştir. İki gün önce yeniden TBMM Başkanı seçilen Atatürk'ün "şeref
İsmail'in edimi Kant'ın arzuyu kontrol etmede aklın ağırlığını ortaya koyan o meşhur örneğini hatırlatır: Varsayalım ki birisi arzu ettiği nesne ve fırsat karşısında olduğu zaman, haz eğilimine karşı koyamadığını bir özür olarak öne sür sün. Acaba bu fırsatın, bulunduğu evin önüne bir darağacı kurul muş olsa ve bu kişi bu hazzı tadar tatmaz asılacak olsa, eğilimini baskı altına alamaz mıydı? Ne cevap vereceğini bulmak için uzun uzadıya düşünmeye gerek yok herhalde
Tütün yaprakevinden akıl hastanesine uzanan, Ferhan Şensoy'un 'Varsayalım İsmail'ini andıran, algıları ters düz ettiren, kimi zaman sapkınlık, sapıklık düzeyinde bir dizi anlatılar bütünü, felsefefik bir yapıt, yazıt. Salah Birsel'in roman kategorisinde tek eseri. Gözlem, gözlemcilik üzerine detaylı açıklamalar, benzetmeler, toplumun ön yargısı, tabular, gerçekler bir arada. Bir nefeste bitti, gitti.
Bir fizikçi, bir kimyager, bir ekonomist ıssız adaya düşerler. Açtırlar. Bir fasulye konservesi bulurlar. Ama nasıl açacaklardır?
Kimyager deniz suyu, yosun ve kumu belli miktarlarda karıştırıp bir tür patlayıcı yapmaya çalışır. Denerler, patlamaz.
Fizikçi konserve kutusunu bir ağacın altına koyar ve ağacın dallarından birine bir taş bağlar. Hesaba göre o taşın ağırlığı ve düşüş açısıyla, konserve kutusu açılacaktır. O da olmaz.
Ekonomiste sorarlar: "Senin bir önerin var mı?"
"Tabii," der ekonomist, "varsayalım ki bir konserve açacağımız var..."!
Bilimsel olarak artık kabuğundan çıkmış ve kendinizi en yalnız sandığınız zamanlarda, “Varsayalım İsmail” gibi karşınıza kurulup oturan “bilinçaltı” denen şeyi yok saymak çok zor. Siz yok saysanız bile o başınızın belası olarak nereye gitseniz, sizinle birlikte geliyor, bir yerde durduğunuzda bağdaş kurup karşınıza oturuyor. Kendinize çay mı söyleyeceksiniz, bir an acaba sayın bilinçaltınız da çay alırlar mıydı, gibi bir duyguya kapılsanız bile, bilinçaltınızın sizin gibi çay içici canlı bir varlık olmadığını algılıyorsunuz.
Uzun turnelerden geldim
Bu sefer evimdeyim
Fakat gene yalnızım
Hem severim yalnızlığı
Ama bu da bir apayrı bunalım
Virgül ile noktayı doğru yere koyalım
İki kişiyim bilirim
Al birini vur birine
Al birini yok öbürüne
Her ikisi bir araya gelince
Varsayalım buradayım
Varsayalım İsmail
Kadın (Zuhal Olcay), cafede İsmail'i(Ferhan Şensoy) bekler (tabii ki düşlerden herhangi bir demette). İsmail henüz uykuya dalamadığı için gecikir. Garson yaklaşır;
G: Ne alırdınız?
Z: Birini bekliyorum
G: Birini beklemeniz bir şey almanıza engel mi?
Z: Kimsesiz bir şeyi napayım?!
G: Anlıyorum
Z: Anlamadığını biliyorum
Merhabalardan bir demet ≈)) Spoi ve Gilleri hafiften ıslık çalıyor.
Ardıma bakınca yazarın 13 kitabına inceleme yazmışım. Sanırım yeni kitabı çıkana kadar bu son. Peki seni 13'e gelene kadar ne durdurdu derseniz onu ben de bilmiyorum?
Arşivi, kitaplarını karıştırınca daha neler çıkıyor neler? Elim gitse daha çok yazarım ama... Yeterlilik