İçim yanıyor, yanıyor içim Kan ağlıyor, son demlerimde gönlüm. Aydınına düşman, vatanını satan, Onu bölmek için can atan, Hakka hukuka aldırmayan, Yalan dolan ile halkını aldatan, düşmanı ile birleşen, Görmemiştir tarih, Böyle bir devrime karşı çıkan ! Tarih bunu affetmeyecek, Aydınlık karanlığı yenecek, Türk milleti el ele, kol kola, Devrimi yerine tekrar getirecek.
Oysa çok değil iki asır evvel bayramını bayram gibi kutlayan coğrafyaların insanlarıydık. Bize ısrarla orta çağ karanlığı diyerek sürekli giydirmeye çalıştıkları deli gömleğine elbette razı değiliz, evvelimiz bugünümüzden daha huzurlu ve mesut idi. Şairin dediği gibi oldu: Bize bir nazar oldu, Cumamız pazar oldu. Ne olduysa bize azar azar oldu. Ne şöhretten hastayız ne de candan hastayız. Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız. Avrupa'ya bir değil iki pencere açtık, Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız. Tam bu şekilde azar azar oldu ve son iki asırdır tespihin imamesi koptu, coğrafya tarumar edildi.
Reklam
gömüldüğü yerden dirilen bir öğretinin karanlığı her yanımı sarıyor şimdileri... çağlar boyu süregelmiş merak yine aynı hataya düşürüyor insanı. peki bir bana mı... bir bana mı bunun ızdırabı!
Bana belirgin bir arzu verin ve dünyayı alt üst edeyim. Her sabah bana diriliş komedisini ve her akşam mezara giriş komedisini oynatan, ikisi arasında da cansıkıntısı kefeninin azabından başka hiçbir şey yaşatmayan o fiiliyat utancından kurtarın beni... İstemeyi düşlüyorum ve her istediğim bana paha biçilmez geliyor. Melankoli tarafından kemirilen bir vandal gibi, bensiz ben, hedefsiz yol alıyorum, bilmem hangi köşeye doğru... terk edilmiş bir tanrı, kendisi de tanrıtanımaz olan bir tanrı keşfetmek ve onun son şüphelerinin ve son mucizelerinin gölgesinde uykuya dalmak için."
son istek
"Hatırım için yerine getir ricamı, her doğum gününde bir demet gül al ve vazoya koy. Hani sevgili bir ölü için yılda bir kez ayin yapılır ya, sende bunu yap."
68 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
yorumum
"Beni hiç tanımamış olan sana..." denilerek başlanan bir mektup. Merakla okuduğum her bir satırda aşk, teslimiyet, acı ve adını koyamadığım bir çok şey. Sahi bu aşk mıdır? karşılıksız olduğu halde yıllarca sürmüş olan bir saplantı veya zihnin bir oyunu, kalbin alay edercesine zehri şifa yaptığı bir şey mi? bilmiyorum. Kesin olan tek şey hayranlık olmadığıdır diye düşünüyorum. Hanımefendinin sözlerine bakılırsa tanrılaştırma denebilir elbette, diğer türlü kim adını yaşamı boyunca dahi bilmemiş bir adam için "Tanrıya inanmıyorum artık, ben sadece sana inanıyorum." diyebilir ki? "Her kelimen incilim ve duamdı benim." bir kul yaratıcısına dahi böylesine sadık kalamazken aşk, nasılda böyle kul köle edebilir insanı? Nasıl gözüne perde indirebilir? ne acayip! "Hiç farkettin mi acaba? çok güzeldim." kadının içine ruhunu üflediğinden habersizce yılları geçirmiş, adını dahi bilmeyen, yüzünü, bedenini dahi tanımayan, bir adam karşısında ise artık bir ölü olan yaşamı onunla başlamış ve onunla son bulmuş bir kadın ve geriye kalan boş bir vazo, gizemli bir dostun gönderdiği güllerin eksikliği ancak 'o gece' farkedildi. Okuyucuya kalansa gözyaşlarıyla kitabı rafa kaldırmak.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022227bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.