Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Din kardeşlerim, varsıllık bir insanın sahip olduklarında değil; fakat, varsıllığı olmadan yaptıklarındadır. Tanrı'dan korkun! Tanrı'dan korkun! Yaşlandığınız zaman da, fakat gençken de O'ndan korkun! Güçsüz olduğunuz zaman O'ndan korkun, fakat güçlü olduğunuz zaman da O'ndan korkun! Güçlü olduğunuz zaman O'ndan daha da çok korkun, çünkü o zaman Tanrı daha da acımasız olacak. Ve şunu da bilin ki Tanrı'nın gözleri bir sarayın görkemli kapılarının ardında olanları da görür, bir kulübenin kerpiç duvarları arkasındakileri de. Sarayların duvarları arasında neler görüyor acaba?"
"Ve şunu da bilin ki, Tanrı'nın gözleri bir sarayın görkemli kapılarının ardında olanları da görür, bir kulübenin kerpiç duvarları arkasındakileri de."
Reklam
"Ey Kureyş topluluğu! Size, 'Bu dağın ardında veya şu vadide düşman atlıları var; sabaha veya akşama üzerinize hücum edecekler!' desem, bana inanır mısınız?" O âna kadar "Muhammedû'l-Emin" dedikleri, kendisinden yalan nâmına bir tek şey işitmedikleri, hakikatin dışında hiçbir şey duymadıkları Resûl-i Ekrem'e hep bir ağızdan, "Evet," dediler, "biz senin doğruluğunu tasdik ederiz. Çünkü, şimdiye kadar sende doğruluktan başka bir şey görmedik. Sen yanımızda yalanla itham edilmiş bir insan değilsin." Bu umumî hitabından sonra Resûl-i Ekrem, Kureyş kabilelerinin her birini kendi adlarıyla çağırdı ve konuşmasını şöyle sürdürdü: "Öyle ise, ben size, önünüzde gelecek büyük bir azabın bildiricisiyim! Yüce Allah, bana, 'En yakın akrabalarını âhiret azabıyla korkut.' emrini verdi. Sizi 'Allah bir, O'ndan başka İlâh yok.' demeye davet ediyorum. Ben de O'nun kulu ve resûlüyüm. Eğer dediklerimi kabul ederseniz, Cennet'e gideceğinizi taahhüd ve tekeffül edebilirim. Şunu da bilin ki, siz, 'Allah bir, O'ndan başka ilâh yok.' demedikçe, size ben ne dünyada, ne de âhirette bir faide temin edemem."245
Sayfa 182
“Hayallerimizde bulutlara kadar yükselir ve yükseklere çıktığınızı zannedersiniz, uçsuz bucaksız bir denizi aştığınızda da müthiş mesafeler kat ettiğinizi sanırsınız, ama şunu bilin ki toprağa bir tohum ektiğinizde çok daha yükseklere erişmiş olursunuz; komşunuzu selamladığınızda aştığınız deniz, o denizden çok daha engindir.”
Her şeyi
"Ve şunu da bilin ki Tanrı'nın gözlerin bir sarayın görkemli kapılarının ardında olanları da görür, bir kulübenin kerpiç duvarları arkasındakileri de. Sarayların duvarları arasında neler görüyor acaba?"
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Eğer engelli çocuğunuz varsa şunu asla unutmayın: Durumu baştan kabullenin, duygusal yaklaşımlarla engeli görmezden gelmek çözüm değildir. Belki bir süre için kendinizi avutabilirsiniz ama sorun ortadadır ve böyle davrandığınız takdirde daha da büyüyecektir. Engelli çocuklarınızı asla evlere kapatmayın, onların eğitimine önem verin ve bilin ki bu çocukları kurtaracak olan eğitimdir. Onların hayata katılmalarına ve topluma karışmalarına fırsattan tanıyın."
Reklam
• Eğer engelli çocuğunuz varsa şunu asla unutmayın: Durumu baştan kabullenin, duygusal yaklaşımlarla engeli görmezden gelmek çözüm değildir. Belki bir süre için kendinizi avutabilirsiniz ama sorun ortadadır ve böyle davrandığınız takdirde daha da büyüyecektir. Engelli çocuklarınızı asla evlere kapatmayın, onların eğitimine önem verin ve bilin ki bu çocukları kurtaracak olan eğitimdir. Onların hayata katılmalarına ve topluma karışmalarına fırsat tanıyın." •
"Ey Müslümanlar! Düşmanla karşılaşmayı istemeyin; Allahtan âfiyet dileyin. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabredin ve şunu bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır."
Buhârî, Cihâd 112, nr. 2965, 2966; Müslim, Cihâd 20, nr. 1742.Kitabı okudu
"Tanrım, herkese merhamet eyle! Bedbahtları, asileri koru ve doğru yolu göster. Sevginin kendisi olan sen, hepsine huzur ihsan eyle! Birbirinizi sevin, bütün Tanrı kullarını sevin.. Şunu bilin ki, her birimizin dünyada her olup bitende suçu var şüphesiz. Dünyada olanlara karşı taşınan genel bir sorumluluktan bahsetmiyorum üstelik; her kişiye karşı taşınan bireysel bir sorumluluk kastettiğim. Bu anlayışa varan her insan hayat yolunun ereğine varmıştır... Yüreklerimizin sonsuz, bütün dünyayı kavrayan, doymak bilmez bir sevgiyle dolması da ancak böyle mümkündür.. İçinize dökerek her zaman günahlarınızı kendi kendinize açıklayın. Günahınızı anlamak sizi ürkütmesin, yeter ki pişmanlığı tam duyun; ama Tanrı ile de pazarlığa girmekten kaçının. Gururlu olmayın.. Ne küçüklere ne büyüklere karşı gururlu davranın. Size sırt çeviren, aşağılayan, söven, iftira edenlerden nefret etmeyin. Zındıklardan, kötüyü öğretenlerden, maddecilerden yalnız iyi olanlardan değil, kötülerinden de nefret etmeyin. Dualarınız da onları 'duacısı olmayanlarla, sana dua etmeyenleri koru, ulu Tanrım!'diye anın.. Tembellikle kibre, çıkarcılığa dalarsanız başka ülkelerden yabancılar gelip sürünüzü elinizden alırlar.. Doğruluktan ayrılmayın... İmanınız bütün olsun, sancağınızı yücelerde tutun."
Bana, “Bir aydın olarak sen, nasıl dine bu kadar sarılıyorsun?” diyen aydınlara da şunu söylemek istiyorum: “Ben bir dinden söz ediyorsam, bilin ki, geçmişte topluma hükmetmiş olan herhangi bir dinden değil, bu dini ortadan kaldırmayı hedefleyen dinden söz ediyorum. Peygamberleri, her tür şirki ortadan kaldırmak için çalışmış olan dini kastediyorum. Ancak sözünü ettiğim din, hiçbir zaman sosyal hayat bakımından tam olarak toplumda hayat bulamamıştır. Benim dile getirmek istediğim bu konudaki şu sorumluluğumuzdur: Tevhid peygamberlerinin yaptığı gibi, muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dinini kaldırıp yerine tevhid dinini ikame etmek için çaba göstermek, bizim ve gelecekteki insanların insanî sorumluluğudur.” Ali Şeriati
565 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.