Çok eşlilik meselesini alay konusu haline getirme, suiistimal etme, kadının hassas olduğu bu konuyu ele-ayağa düşürme ve vefayı hiçbir zaman hayatından çıkarmak Şeriatimizin hiçbir meselesi alay konusu olmamalıdır. Mesela "hocalar çok yer" demek bile Allah'ı gadaplandıran bir şeydir. O makamın bir yeri vardır. "Peygamberimiz bu kadar hanımla evlenmiş, biz neden evlenmeyelim?" diyorsun. Tamam, eyvallah. Senin peygamberin hiçbir sabah namazını evinde kılmadı. Var mısın bu sünneti yapmaya? Bunu yap ki diğerini söylemeye hakkın olsun. İşine geleni din adına öne sürersen belki birilerini kandırabilirsin ama Allah'ı kandıramazsın. Eşler arasında vefa meselesini çok önemli mesele olarak zihninizde tutun. Yola çıktınız. Hiçbir şeyin yoktu. O kadın sana gönlünü verdi. Allah adına namusunu, ırzını sana emanet etti. Aradan bir müddet geçti ve cepler doldu. Arabalar, evler değişti. Sıra kadına geldi. İşte o noktada vefayı düşün. Erkek olarak senin aklında bunlar olsun. Bunları bil ve buna göre hareket et.
Şairin, “Yoldur yürünür, er kişi kimmiş bilinir şeyhim” mısraına riayetle yüründü yol. Esas olan istikametti nasılsa. Sağımıza ve solumuza bakmaksızın yazdık.
Reklam
İnsan ister istemez içinden Nerelerden Nerelere!..." diye haykırıyor. Gerçekten de zaman denilen o inanılmaz mevhum nelere kadir. Ne güzel söylemiş bilge kişi, "Değişmeyen tek şey değişimdir" diye.
"Rastignac: -Kimin derdi yoktur ki? diye karşılık verdi. Eğer biz gençler, her zaman için yapmaya hazır olduğumuz fedakârlıkların karşılığını verecek bir vefa ile gerçekten sevilmiş olduğumuza inanmış olsaydık, belki hiçbir zaman sıkıntılarımız olmazdı."
Sayfa 170Kitabı okudu
Cana cefa kıl ya sefa, senden o hem hoş, hem bu hoş; Ya dert gönder, ya deva, senden o hem hoş, hem bu hoş... Hoştur bana senden gelen, ya hil'at yahut kefen; Ger taze gül, yahut diken, senden o hem hoş, hem bu hoş... Ger bağ-u ger bostan ola, ger bendü ger zindan ola; Ger vasl-ü ger, hicran ola, senden o hem hoş, hem bu hoş... Halimi bir dem soragel, diler isen bağrımı del; Ey kahrı ve lütfu güzel, senden o hem hoş, hem bu hoş... Gelse celalinden cefa, yahut cemalinden vefa; İkisi de cana sefa, senden o hem hoş, hem bu hoş... *Ger: Eğer. (Osm.)
Sayfa 239Kitabı okudu
Kimseye düşündüklerimi, duyduklarımı söyleyemezdim. Ruhum herkese kapalı kalırdı. Büyük bir vefa ve şefkate ihtiyacım vardı da bunu kimsede bulamadığım için mi böyle yapardım? Bunu da anlayamadım. Muhakkak olan şu ki çocukluğumu, gençliğimi çaresiz bir ruh yalnızlığı içinde geçirdim. Daima değişen insan kalabalıkları içinde –çölde kaybolmuş bir avare yolcu gibi– yalnız yaşadım. Öyle zannediyordum ki yalnız yaşadığım gibi yalnız öleceğim. En sevdiklerim bile beni anlamayacak...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.