Sultan Mahmud, fakir birini hazine odasına kadar götürmüş ve eline bir kürek tutturmuş. “Daldır şu küreği hazineye, içine ne kadar sığarsa hepsi sana hediyemdir. " demiş. Adam, beklemediği bu teklif karşısında heyecana kapılıp küreği hazineye ters tarafin- dan saplayınca "Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud!" demiş. Sevdiklerimiz karşılaştıkları zorlukları bertaraf edebilsin diye onlara dualar ederiz. Kurtulmaları için elimizden geldiğince onlara destek oluruz. Onların acılarını paylaşmaya gayret acıları tamamen dinsin isteriz. Ama gel gör ki bizi aşan, eder, onla- rın kendi yazgılarının gerektirdiği bu tecellilere engel olamayız. Onlar hakkındaki ilahi takdirin önüne de geçemeyiz çünkü bu, onların kaderidir. Herkes, kendi kaderini yaşar.
Allah'ın vermediğini hiç kimse veremez ve Allah'ın verdiğine de hiç kimse engel olamaz. İnsan ne kadar çırpınırsa çırpınsın nasibinden fazlasına sahip olamaz
“Vermeyince mabut neylesin Mahmut,”
Sultan Mahmud bir fakire acıyıp, “Al şu küreği, hazineye daldır, ne kadar altın çıkarırsan senindir.” demiş. Adam heyecandan küreği ters saplamış.
Sultan İkinci Mahmud zamanında "Tikandi Baba Kahvehanesi" vardır.
İkinci Mahmud kahvenin neden bu adla anıldığını merak eder.
Tebdili kıyafetle Tikandı Baba" namlı kişinin
kahvehanesine gelir.
Sultan Mahmud, Tikandı Baba'ya neden bu adla anıldığını sorar.
O da: "Bir gün rüyamda ihtiyar bir adam gördüm. Çeşmelerle dolu