Bütün seslerin gökyüzünde toplanacağını düşünsek,
Dünya'nın her köşesinden her an acı bir ses asılır gök Kubbe'ye.
O ses;
Gece uykusunu tam alamayanların şikayeti değildir..
Oyuncağı kırıldığı için saatlerce ağlayan bir çocuğun,
Birkaç saat aç kalanların müşkül sesi değildir !
O ses;
Ailesinin üzerine bomba düşme korkusuyla uyuyamayan
Peki bu cinayet ömür boyu peşinden mi gelecekti? Dorian geçmişin yükünü bir ömür sırtında mı taşıyacaktı? İtiraf edecek miydi? Asla. Aleyhinde kullanılabilecek tek bir delil kalmıştı; o da portreydi. Dorian onu yok edecekti. Zaten neden bunca zaman saklamıştı ki? Bir zamanlar portrenin değişim gösterip yaşlanmasını izlemekten keyif alıyordu. Son
Çocuklar ölmesin diye çığlık atan toplumlar
Çocuklar ölürken sessiz
Çocuklar ölürken kör
Olabiliyorsa bu toplumun vicdanı ile beyni arasında kopukluk vardır...
Bu kopukluk genelde çıkarcılık ve Para ile beslenir.
"Susmuş sokağı, sokakta esen rüzgarı, rüzgara yoldaş soğuğu, soğuğa küskün gül dalını, gül dalını konak edinmiş tırtılı, tırtılın komşusu örümceği, örümceğin ağ yaptığı evi, evde uyuyan bebeğin huzurlu nefesini dinledi. Sessizdi gece, yığınla sesin içinde sessizdi. Bir yerlerde bir adamın cansız bedeni düştü yere, duydu sesini. Uzak bir evde bir kadının bedenine defalarca saplandı acımasız bıçak. Talihi kem vicdanı sakat bir anne kim bilir nerede bir çöp variline bıraktı bir bebeği soğuktan donmak üzere. Bütün sessizliğine rağmen onlarca çığlık yırttı geceyi, bütün karanlığına rağmen kan kırmızısına boyandı gece. Bütün bilmezden gelenlere inat, bütün görüp de perdelerini sıkı sıkı kapatanlara inat o duydu, gördü, bildi."
Beni mahkûm etmeyen devletin adaletine inat, hayatın insafina, topluma, insanlığa, doğruluğa koşut ben kendi kendimi mahkum edecektim...
Neye?
ÇÜRÜMEYE....
.
.
Hiçliğin acısı. Çekmeyen radyonun cızırtısı gibidir. Devamlı cızırdar. Susturamazsın...
.
.
Huzur, bir çürümedir. Ne vakit her şey yoluna girse de kıyak hayat, sakin oluşa geçilse
Çürüme ~ Emre Timur
Selamlar,
Bu ay #herayokuyanlarkulübü ile birlikte
emre timur ‘un #çürüme kitabına bende eşlik ettim. Kitabın konusundan ziyade her zaman olduğu gibi kitabı kişisel bakış açımla aktarmak istiyorum sizlere
Farid Farjad’ın bir sözünü Emre Timur’un Çürüme kitabıyla özdeşleştirmek istiyorum öncelikle. Şöyle demiş Farid Farjad :
Terry Eagleton
"Terry Eagleton, kötülüğü tartışıyor. Geçmişi hatırlatan, ayrıntılara işaret eden, güzel mukayeseler yapan, edebi sakinliğiyle ve o iştahlı üslubuyla kötülüğün tortusuna yoğunlaşıyor"
İnsanoğlunun varoluşundan beri kötülük & ve iyilik hep olmuştur, olacaktır..
Kitabımızda bu konuyu anlatıyor, dili açık anlaşılır, konusu hayatın içinden çıkıp gelmiş düşünülesi şeyler var.. Burda
"kötülük ve onun üzerine ve çağdaş kültürdeki yerinin felsefi bir incelemesidir."
"Edebiyatı izleyerek din, siyaset ve gündelik yaşama eleştirel bir dille yaklaşıyor. Önyargıları, nefreti, içine şeytan giren kötüleri, insafsız katilleri, medyayı, sebepsiz cinayetleri, 11 Eylül’ü, körlüğü, ahlakı diline doluyor. Kötülük Üzerine Bir Deneme, kısa ve tok, ayak direyen bir vicdani çığlık...
İnsanoğlunun varoluşundan beri kötülük & ve iyilik hep olmuştur, olacaktır..
Kitabımızda bu konuyu anlatıyor, dili açık anlaşılır, konusu hayatın içinden çıkıp gelmiş düşünülesi şeyler var.. Burda
"Kitap, her biri kötülüğün farklı yönlerini ele alan üç bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde Eagleton, kötülüğün doğasını "
"kötülüğün doğasını ve onu açıklamak için ileri sürülen dini, ahlaki ve psikolojik açıklamalar da dahil olmak üzere çeşitli teorileri araştırıyor.
"kötülüğün siyasi ve kültürel sonuçlarına çeviriyor.
"kötülük ile insanlık durumu arasındaki ilişkiyi keşfetmeye adanmıştır. "
Ozamn geçmişşn kötülüklerinden neler öğrendik bilmek isterseniz buyurun
--------------------------------------------------------------------------------
80’ler bir yandan çerçevesini baskının, yasağın, devlet şiddetinin çizdiği bir dönemdi. bir yandan da, bu toplumun daha az tanışık olduğu bir başka iktidar biçiminin, ilk bakışta kendini bir kurumsuzluk olarak sunan, yasaklayıcı değil oluşturucu, kışkırtıcı, içerici
Mecburiyet
Eserde, asker kaçağı olan bir adamın eşi ile birlikte İsviçre'de yaşamlarını sürdürmelerinin üzerine, konsolosluktan gelen bir postanın meydana getirdiği karmaşa ve bu karmaşanın nasıl sonuçlandığı anlatılıyor.
• ... savaşan ülkesinden İsviçre'ye gelmiş bir kaçaktı; gördüğü vahşet ve dehşet yüzünden korkudan büzülmüş,
Çarpıtılmış algı, doğu halkını gerçek karşısında savunmasız bıraktı. Çünkü konumlandırılmamış olana hükmedememek bir duruş sahibi olmaya mani olur. Akabinde gerçekleşen duygusal yorgunluğun zuhur ettiği pek çok vaka, ancak saçma sapan bir romantizm ile örtülür. Deprem, sel ve orman yangınlarına benzer felaketlere verdiğimiz tepkiler; Kudüs'teki şiddet olayları, Mısır'daki darbe, Suriye iç savaşı ve buna benzer çoğu hadiseye karşı duruş, bir duruş olmaktan ziyade çaresizce çırpınmaktan ibaretti. Oysa vicdanî ret hareket alanı açmalı, teyakkuzda tutmalı ve en nihayetinde müdahele edebilmeli. Aksi hâli iğfal edilmekten kurtulmak maksadıyla çığlık atmaya dönüşür. Sesinizi duyursanız bile olan olmuştur ve artık kurtuluş imkansızlaşmıştır.