Birkaç gündür inanılmaz duyguluyum. Bu, doğada yaklaşan hazanın etkisi mi yoksa kalbimdeki hazanın etkisi mi bilemiyorum ama (ikincisinden şüpheliyim.) müthiş bir duygu yoğunluğu yaşadığımı biliyorum. Özellikle geceleri (" sancı geç saatlerde" diyen güzel insan İsmet Özel'e de bir selam çakalım.) Her şeyde bir anlam çıkarma, yaşanan her durumda hüzünlenme ruhuma hakim, öyle ki uçan bir kuşa bile hüzünlenirim. İşte bu tür durumlarda genellikle şiirlere yoğunlaşırım. Durmaksızın okurum ve okudukça kendimi anlamlandırmaya çalışıyorum.
Ve işte Mayakovski, politik dilinin yanısıra en duygulu aşk dizelerini yazmış, devrime yüz sürmüş ve şiirlerinin sesini yükseltmeye çalışmış ve başarmıştır. Bu kitapta bunu açıkça görmek mümkün. Kimi şiirlerinde aşkı, kimi şiirlerinde siyaseti, kimi dizelerde yalnızlığı öyle güzel yazmış ki ve öyle güzel betimlemiş ki dayanamaz sigara yakarsın. Bunu yazarken bile yaktım. Ve kitabın sonlarına doğru, hayatından kesitleri de eklemeyi unutmamış, onu daha iyi tanımamız ve hayran kalmamız için. Bu kadar da incedir.
Kitabın son sayfasında ise, intihar etmeden önce ailesine ve sevdiği Lili'ye yazdığı mektubu benim gibi duygusal olanlar okumasın, zira çarpabilir.
Ben yeni okudum. Bugüne kadar okumadığım için kendimi uzun süre affetmeyebilirim. Kendime küstüm, siz kendinize küsmeden okuyun..