Birçoğunuzun bildiği feminist literatürde önemli yeri olan Woolf'un okuduğum ilk eseri. Okurken zorlandım, cümleler uzun ve anlaşılması özen isteyen türdendi. Öyle ki düşünceden düşünceye taşırken yazar beni "artık tamam bu sayfada ara vereceğim, arka sayfada ara vereceğim..." derken baktım ilerliyorum. Hem diyorum ki bunlar her insanın düşünebildiği konular hem de düşünüyorum kaç insan bu kadar yakından bakıyor ki bu konulara.
Kadın şair-yazar sayısının azlığının nedenini anlayacaksınız okuyunca. Aslında okuduklarımızın, izlediklerimizin, değer yargılarımızın, yaşadığımız hayatın dahası düşündüklerimizin neye ve kime göre kurgulandığını derin bir şekilde düşüneceksiniz. Austen dahil bazı kadın yazarların hayatlarından da verdiği örnekler size yazgınızla kanlı bıçaklı olmanın veya onu sahiplenip yürümeye devam etmenin bir tercih olduğunu hatırlatacak. Uzaktaki tarlalardan ötedeki ıssız düşlere takılıp kalmak ve yaşamak arasındaki çizgiyi hissedeceksiniz. Bazı şeyleri kabullenip, bazı şeylere rağmen yola devam etmenin huzurunu anlayacaksınız belki.
Açık söylemek gerekirse benim beynim yandı :) Ama çok şeyi, belki bir kez daha fark ettim. Yaşamımı şöyle bir gözden geçirdim ve dedim ki çok şükür Ya Rabbi benim gibi ayrıntılı düşünen biri daha varmış :) İyi okumalar...