Özellikle kitaba ismini veren Beyaz Geceler öyküsünü çok beğendim . Kısacık bir öyküyle çok şey anlatma sanatını icra etmiş adeta . En dikkatimi çeken şey bu öykünün iki karakterin dilinden anlatılmasıydı. Sanki öyküyü iki ayrı kişi yazmış gibiydi. Biri bilinç akışı tekniğini kullanmış, diğeri Dostoyevski’nin karakteristik dilini kullanmış ….
İkisinin de bu kadar başarılı kullanılması hayranlığımı arttırdı .
Bazı hikayelerde karakterlerin tüm düşüncelerini okuyucuya boca etme hali beni biraz rahatsız etti. Düzenli bir düşünce okumaktan çıkıp karmakarışık birinin beynine girmiş gibi hissettirdi . O karmaşık akışta olmak huzursuz etse de farklı bir deneyimdi ve tuhaf bir tat bıraktı damağımda .
Kitapta yalnızlık, umut etme, yeniden başlama, kıskançlık gibi bir çok duygu yani insan psikolojisi öyle eşsiz anlatılmış ki … okuyan pişman olmaz .
İlk öykünün son cümlesi için bile okunmaya değer bir kitap. " Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?" diyordu…
Anlık mutluluklarımızın farkına varabilmek çok kıymetli aslında . Gerçek mutluluk çok sık çıkmıyor karşımıza . Ve bazen bir anlık mutluluk hissi hiç de az şey değil hayatta …