Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gitmenin ekseriyetle iki yönü vardır. Biri neşe, umut, heyecan taşır öteki daima keder. Mevsim Yenice bir başka öyküsünde tam da bundan bahseder: "Nereye gideceğini sormuyorum. Çünkü ikimiz de biliyoruz; gitmek gitmektir, neresi olduğunun önemi yok." Bazen sadece gitmek gerekir sevgili okur. Önemi yoktur varılacak yerin, giden için de
Sanki biri bana yapboz verdi ama üzerinde büyük resmin olduğu kutu bende değil.
Reklam
Bugün, bir yapboz parçasının o yere uymadığını buldum en azından.
400 syf.
·
Puan vermedi
Kitap ilerledikçe kitapta bahsi geçen çoğu şey adeta yapboz parçaları gibi oturmaya başladı. Kitabı bitirdiğim zaman hala tamamlanmamış ve anlam veremediğim şeyler vardı. Kafka çok karamsar bir insan ve bunu her kitabında açık şekilde görüyoruz. Dava'nın kahramanı Josef neyle suçlandığını bir türlü öğrenemeyerek yavaş yavaş karamsarlığa bürünüyordu, kadastro memuru Bay K. 'da da, Gregor Samsa'da da görülüyor. Dediğim gibi bu kadar karamsar bir insanın başka bir insana bu kadar derinden hatta belki de bizim tam olarak anlayamayacağımız türden aşk beslemesi beni şaşırttı. Ben aralarındaki bu aşkın sebebini biraz da hayatta yaşadıkları sevgi boşluğuna bağlıyorum. Kafka'nın içindeki ilgi ve sevgi boşluğunu bir türlü babası yüzünden dolduramaması, Milena'nın babası tarafından hastaneye kapatılması, üstüne bir de ikisinin de ilişkilerinde yaşadığı başarısızlık ve mutsuzluk... Aralarındaki bu büyük ve bir o kadar ihtişamlı aşkın sebebi acaba kavuşamamaları yüzünden olabilir mi? Eğer bu yüzden ise "Seversin, kavuşamazsan aşk olur" cümlesinin doğruluğuna kanıt olur. İlk 100 sayfasında tek taraflı olduğu için anlayamadığım yerler olsa da, bu kitabın eleştiri yapılabilecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Milenaya mektupları okuduktan sonra Kafka hakkında çok farklı şeyler düşünmeye başladığım ve mutlaka bir daha okumak istediğim bir kitap oldu. Herkese çok şiddetle tavsiye ederim
Milena'ya Mektuplar
Milena'ya MektuplarFranz Kafka · Can Yayınları · 202354,7bin okunma
"Sen yapboz oyununun eksik parçası olmayı yeğliyorsun. Tasını tarağını topluyorsun. Şansını hiç denemiyor, hiçbir işe hiçbir umut bağlamıyorsun. Yararlı öğütleri dinlemeyeceksin artık. Çare nedir diye sormayacaksın."
Sanki biri bana bir yapboz verdi ve üzerindeki büyük resmin olduğu kutu bende değil. Bu yüzden bittiğinde resmin neye benzeyeceğini bilemiyorum. Tüm parçalar bende mi ondan da emin değilim. Bu sanırım pek iyi bir kıyaslama değil çünkü istesem de yapboz yapamam.
Sayfa 253Kitabı okudu
Reklam
242 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Selçuk Baran'dan okuduğum üçüncü kitap ve kendisi ile uzunca bir süre görüşmeyeceğim. Karakterleri yine ustalıkla okuyuculara aktarmış ve bu sefer bizi normalden daha fazla üzmeye karar vermiş. Kitabı okulun kütüphanesinden ödünç alan 4.kişiymişim ve benden önce birisi belli ki oldukça manidar olan bir sayfada stresten yanlışlıkla kağıdı yırtmış. Yazar her seferinde yapboz parçaları gibi yansıttığı karakterleri ve olay akışındaki tutumlarını uyuşturmayı başarıyor ve inanılmaz bir realite oluşuyor. Ancak bazı yerlerde yazar, klişelerin içinden çıkamıyormuş gibi geldi. Romandaki babacan, bilge ve yaşlı adam örneğin. Veya Bozkır Çiçekleri romanında dikkatimi çeken öngörülebilir ve basit aşk klişesi...
Güz Gelmeden
Güz GelmedenSelçuk Baran · Yapı Kredi Yayınları · 2019251 okunma
Kendi tipinizden olan birini asla baştan çıkarmaya kalkışma­yın. Aynı eksik parçaları arayan iki yapboz bulmaca gibi olursunuz.
Evreni büyük bir yapboz gibi düşün. Hepimiz bu yapbozun birer küçük parçasıyız sadece. Hepimizin bir özelliği var. Fakat birilerini taklit etmeye başladığımızda yapbozun içindeki doğru yerimizi kaybediyoruz, daha da kötüsü kendimizi koyacak yer bulamıyoruz. Ancak kendimiz gibi olabildiğimizde ait olduğumuz yerle buluşabiliyoruz. İşte o zaman ben biricik oluyorum, sen biricik oluyorsun.
Yapboz gibiymiş
Üstüm başım mutsuzluk içinde görmüyormusun? Güzel olan herşeye biraz eksiğim.. Al beni sen tamamla. ~Cemal Süreya
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.