Bir portre çıkartmaya çalışıyoruz, elimizdeki, içine karamuk çizgileri de karışmış buğday yağmurlarından. 20. yüzyıl yıkıntılarının içinden kendi dünyasını yüklenip kurtarmaya çalışırken almadığı yara, geçmediği ateş çemberi, işitmediği ses, cennetini kaybetmemek için çarpmadığı cehennem kalmayan, göğsü kıyamet aşısıyla aşılı, en keskin sabırlarla dağlanmış, sancak çağıltılı, yüzünde ve yüreğinde durmadan ay bölünen, miraç çığırının adamı müslümanın portresini çıkartmaya çalışıyoruz bir malzeme yığınından.
‘Hiçbir zaman çok neşeli bir insan değildin, yüzünde hep bir keder gölgesi dolaşırdı, ara sıra gerginliklerin olurdu, ben de bize anlatmadığın bir sırrın olduğunu, çok derinlerde bir yara sakladığını düşünürdüm.’
İbn Kayyım (ra) şöyle der:
"Yüce Allah'a giden yolda kalp, bir kuş gibidir. Başı sevgi, kanatları korku ve ümittir. Baş sıhhatli ise kanatlar iyi uçar. Ama başı kesildiğinde kuş ölür. Kanatlar yara aldığındaysa kuş savunmasız kalır ve avcıların hedefi olur." (Medaricu's Salikin)
İbn Kayyım, bu derin ifadede müminin hayat yolculuğunu özetliyor. Bizim bu hayatta en büyük destekçi gücümüz Allah'tır. Ama aynı zamanda, Allah'a karşı olumlu bir korku ve hürmetle dengelenmiş bir umuda sahip olmalıyız. Başı kesildiği vakit kuş nasıl ölürse, Allah'a olan sevgimiz sona erdiği vakit biz de ruhen ölürüz. Kuş kanatlarından biri yaralandığında nasıl düzgün uçamazsa, Allah'a olan korku, umut ve hürmetimiz zayıfladığında biz de manevi olarak dengemizi kaybederiz. Yanlış yönlendirilmeye ve aşırı uçlara kaymaya karşı daha savunmasız bir hale geliriz.
"İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor."
Adın ki her söylendiğinde çocukluğum kanar durmadan
Adın ki en hüzünlü besmelemdir
Adın ki şuramda taşıdığım bir yara
Adın ki mezar başında harflerine el süremediğim
İşte bu şiir tüm taşsız mezarlara baba
Mezarsız ölülere
"..Üzerime örttükleri levhayı kaldırabilmek için ne büyük çabalar sarf etmem gerekti! Bak, zavallı avuçlarım yara bere içinde! Öp onları, sevgilim, öp de şifa bulsunlar!"
Bugün bir kitap alıntısı ya da inceleme değil de kendimce tecrübe ettiğim şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum. Hem belki benim gibi olanlara yol gösterir hem de sizlere anlattığım için ben rahatlarım diye düşünüyorum. Ben sevginin çok az olduğu olsa bile çok yanlış ifade edildiği bir ailede büyüdüm. Annem babam hayattalar, canları sağ olsun iyi ki
○●Üfleyerek geçirebileceğini sandığın için yüreğime yara açmakta hiç sakınca görmedin ama ben o yaralar sızlamasın diye, geceleri göğsümün üzerine yatamadım.○●
"Üfleyerek geçirebileceğini sandığın için yüreğime yara açmakta hiç sakınca görmedin ama ben o yaralar sızlamasın diye, geceleri göğüsümün üzerine yatamadım."
İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor.
İçimde bir yara taşıdığımı inkar edemem. İstersen bunun adına öfke de istersen hayal kırıklığı. Ama bir kalp taşıdığını söyleyen insan, aynı zamanda bin yarayı da beraberinde taşımaz mı?
Gidemem yenilip anla
Bi' kardeşim var bi' anam
Bi' karış evde karnımız tok
Bugün de yanıyorsa sobam,
İçimde büyük bir yara bırak
Kimse anlamaz hâlimi baba
Gel kapımı çal
Bi' daha sarılıcam
Daha değil gitme baba
Silinmez aklımdan
Yazık etme bana, elimi tut