Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
1944'te 14,9 milyon Alman kadın istihdam edilmekteydi (Avusturya dahil) ve bu rakam Alman sivil işgücünün yüzde 53'ünü oluşturmakta ve on beş ila alt­mış yaş arası tüm Alman kadınların yarısından fazlasını kapsamak­taydı. Düşük istihdam yerini tam istihdama ve daha sonra, büyük ölçüde savaş sanayiinin genişlemesi nedeniyle emek kıtlığına yol açın­ca, sanayideki kadın işçi sayısı 1933 (1,2 milyon) ile 1936 (1,55 mil­yon) arasında yüzde 28,5, ertesi iki yılda yüzde 19,2 arttı. Sadece ça­lışan bekar kadınların sayısı değil, çalışan evli kadınların ve annelerin sayısı da arttı. Weimar dönemi ile 1939 arasında işgücü için­de evli kadınların sayısı ve tüm çalışan kadınlar içindeki oranları dra­matik bir biçimde yükseldi ve sanayideki evli kadın işçilerin sayısı neredeyse ikiye katlandı (1925'te yüzde 21,4, 1933'te yüzde 28,2, 1939'da yüzde 41,3; tüm çalışan evli kadınlar: 1925'te yüzde 31, 1933'te yüzde 37, 1939'da yüzde 46). 1939'da tüm çalışan kadın­ların yüzde 24'ünden fazlasının çocukları vardı ve bunlardan evli olanlar, tüm evli çalışan kadınların yüzde 51'ini oluşturmaktaydı.
Reklam
Dünya nüfusunun yüzde 33,7'si, Türkiye nüfusunun ise yüzde 31'i Z kuşağı. Bir başka deyişle ülkemizde 25 milyondan fazla 19 yaş ve altında birey var..
Sayfa 35 - Mundi KitapKitabı okudu
Hayata Dönüş Operasyonu Diye Bunlarda oldu Bu Ülkede...
19 Ara­lık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günler­dir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıl­lar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniye­lere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarı­lanlar daha çabuk yanıyordu." On iki yıldır bu ülkenin ciğerlerinde yanmış insan etinin kokusu tütüyor. Dozerle yıkılmış cezaevi duvarının önünde, "Hepimizi yaktılar," diye bağıran kız kardeşimin sesi, bir "palemsest" gibi, yeni bir şeyler yazmak için açtığınız her sayfasında hayatınızın, karşınıza çıkacak. Ya görmezden ge­lir, sürdürürsünüz ölüm uykunuzu, ya da yüzleşir, hesabını verirsiniz bu utancın.
Sayfa 103 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Başardığımız belliydi. Tekbirler getirerek ev ev ilerliyorduk. Zaferin tadını çıkarıyorduk, aldığımız yer ne kadar ufak olsa da. İlk anda çok mutluyduk ta ki telsizden daha 19 yaşında olan, nur yüzlü, ahlaklı ve imanlı İzo'nun yaralı olduğunu duyana kadar. Yaklaşınca yanındakilerin yarasını sarmaya çalışırken zorlandıklarını gördüm, bomba isabet etmiş ve vücudun tamamında küçük yaralar yapmış, kolun çoğunu kopartmış, yalnız sinir telleriyle tutunuyordu. İnsanın aklına ölüm aniden gelir. Şehadet ve yaralanmanın lütfunu yalnız başına gelen anlar. İzo çığlık atmadı, ağlamadı, feryad etmedi, acıyı hissetmediğini sanmıştım. Yaş olarak kendisinden daha da küçük Zenga lakaplı Mirso Ramiç telaşlı ona eğildi ve öylesine nasılsın diye sordu. Sessizce sadece ''Allah'' dedi. Hastaneye götürmek için sedyeye koyarken saati sordu. Saatin dört buçuğa yakın olduğunu söyledik, o da; ''İyi, öğleyi kıldım'' dedi. Kafamda binlerce düşünce uçuşuyordu o an. Allah'ım, sana her şey için şükürler olsun, aramızda ölüm kalım anında bile namazı düşünen böyle Müslümanlar var. İzo diyordu ki: ''İyi öğleyi kıldım, ölürsem, namaz borcum olmayacak.'' O zaman sormuştum kendi kendime ya ben Allah'ım, ben yaralandığımda nasıl davranırım?
Bayrampaşa Cezaevi 19 Aralık 2000
“Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere ‘sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,’ diyerek battaniye attık. Fakat battaniyelere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarılanlar daha çabuk yanıyordu.”
Reklam
Levililer - 19 Bab / Dövme ile ilgili ayet
28. Ölü[m] sebebiyle bedenlerinizde çizik (kesik, yara, tırmık vb. şeyler) yapmayın! Kendinizde [vücudunuzda] iğne (veya çivi) ile [boya vb. maddeler kullanarak] yazı [suret veya şekil] yapmayın! Ben [bunları yapanları] cezalandıran Allahım! *O dönemde Amoriler gibi putperest kavimler ölülerine yas tutarken keskin aletlerle bedenlerinde çizikler yaparak kan akıtır; bununla da ölüye olan saygı ve üzüntülerini gösterirlerdi. Bk. RaŞY, III, 244: Sforno, s. 583. **Yani "Dövme yapmayın yaptırmayın!'' Günümüzde süs amaçlı yapılan dövmeler. o dönemde yas amaçlı yapılmaktaydı. Pasuk her ikisinin de haram olduğuna işaret etmektedir. Yahudilerin vücutlarında yapabilecekleri tek değişiklik, sünnet, yani zekerlerinin kabuğunu almalarıdır. Bk. İbn 'Ezra. III , 170-171: Sforno. s. 583.
Sayfa 1196 - cilt: 2
Soyut olmayan bir örnek verecek olursak bizce Duhan suresinin 29. ayetinde net bir mucize vardır: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءِ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ "Gök ve yer onların ardından ağlamadı, onlara mühlet de verilmedi." Hiyeroglif metinlerinde: "Diyarlar senin için yas tutar, sen sıhhatle uyanan olduğun için; Tanrılardan daha büyük olduğun için gökler ve yer senin için ağlar." Bu hiyeroglif metni 19. yüzyılın başlarında çözülmeden önce, ölü bir dil ve ölü bir alfabedeydi. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) bu metni bilmesi imkânsızdır. Oysa Kur'an, direkt bu metne cevap vermiştir. Bu mucize iddiasında, doğa olayına muhalefet yoktur. Bu, hiç kimsenin yapamayacağı bir olgu da değildir. Çünkü bugün hiyeroglifler okunur ve ulaşılır olduktan sonra her yazar, bu metinlere atıfla cevap verebilir. Ancak bunun Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde yapılması mucizedir.
Sayfa 140Kitabı okudu
"Ben öldükten sonra, gömmeden önce battaniyeye sarar mısın oğlum," demişti bir gün babam. "Niye baba?" "Soğuktur şimdi oğlum, toprağın altı sonuçta. Üşürüm ... Sonra, börtü böcek." "Ne fark eder öldükten sonra," diyemedim tabi ki. ... Lakin, içimde bir battaniye haberinin sızısı kalmıştı. Lakin, içimde bir battaniye haberinin sızısı kalmıştı. Babamın insanı şaşırtan bir saflıkla istediği battaniyeyi 19 Aralık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günlerdir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıllar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniyelere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarılanlar daha çabuk yanıyordu." On iki yıldır bu ülkenin ciğerlerinde yanmış insan etinin kokusu tütüyor.
Hayata Dönüş Operasyonu
"Ben öldükten sonra, gömmeden önce battaniyeye sarar mısın oğlum," demişti bir gün babam. "Niye baba?" "Soğuktur şimdi oğlum, toprağın altı sonuçta. Üşürüm ... Sonra, börtü böcek." "Ne fark eder öldükten sonra," diyemedim tabi ki. "Olur baba. Bunları düşünme Allah aşkına," dedim yavaşça. Lakin, içimde bir battaniye haberinin sızısı kalmıştı. Babamın insanı şaşırtan bir saflıkla istediği battaniyeyi 19 Aralık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günlerdir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıllar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniyelere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarılanlar daha çabuk yanıyordu."
Sayfa 103Kitabı okudu
385 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.