Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
184 syf.
7/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Sanırım beni kitaplarla ilgili en çok etkileyen şey, pek de ciddi sayılmayacak bir dille, okuyan herkese hitap etmesine rağmen çok ciddi konulardan bahsedebiliyor olmaları. Bu kitabı 17 yaşında okusaydım da severdim, fakat bambaşka açılardan. Bu kitabı 19 yaşında tekrar okusam, farklı bir duygu hissederdim. Bu kitabı yıllar sonra tekrar okursam, şu an anlamadığım pek çok yeni şeyi de görürüm. Bu bana büyülü geliyor. Birçok kitapta ve hatta filmde de benzer bir durum olduğunun farkındayım tabi ki fakat bu kitap, bu kadar ciddi meselelere göre oldukça geniş bir yaş aralığına hitap ediyor. Başlarda dili biraz lakayt gelmişti fakat okudukça yazarın asıl derdinin edebiyat yapmak ya da süslü cümleler kurmak olmadığını, anlatmak istediği şeyi mümkün olan en sade en net ve en anlaşılır şekilde okuyucaya ulaştırmak olduğunu anladım. Ve bunu çok beğendim. Tek seferde bitirebileceğiniz ama etkisini çok daha uzun süre göreceğiniz bir kitap. Tavsiye ederim
Bir Gün Kediler Dünyadan Yok Olsaydı
Bir Gün Kediler Dünyadan Yok OlsaydıGenki Kawamura · Dex Yayınevi · 2021779 okunma
Dünya nüfusunun yüzde 33,7'si, Türkiye nüfusunun ise yüzde 31'i Z kuşağı. Bir başka deyişle ülkemizde 25 milyondan fazla 19 yaş ve altında birey var..
Sayfa 35 - Mundi KitapKitabı okuyor
Reklam
Hayata Dönüş Operasyonu Diye Bunlarda oldu Bu Ülkede...
19 Ara­lık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günler­dir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıl­lar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniye­lere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarı­lanlar daha çabuk yanıyordu." On iki yıldır bu ülkenin ciğerlerinde yanmış insan etinin kokusu tütüyor. Dozerle yıkılmış cezaevi duvarının önünde, "Hepimizi yaktılar," diye bağıran kız kardeşimin sesi, bir "palemsest" gibi, yeni bir şeyler yazmak için açtığınız her sayfasında hayatınızın, karşınıza çıkacak. Ya görmezden ge­lir, sürdürürsünüz ölüm uykunuzu, ya da yüzleşir, hesabını verirsiniz bu utancın.
Sayfa 103 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
48 syf.
6/10 puan verdi
Kısa kısa hikayelerden oluşan 19. Yüzyılda yaşayan farklı sınıf farklı kesimlerdeki insanların nasıl yaşayıp nasıl öldüğünü anlatan bi durum hikayesi. Ölümle yüzyüze gelindiğinde çevresindeki en yakınındaki insanların tepkisini, merhametini, yas durumlarını, bu durumlara karşı nasıl tepki verdiklerini, ölümü unutup bir andan nasıl çirkinleşebildiklerini kısa hikayelerle bize anlatmış Emile Zola. Benim için çok ilgi çekici değildi fakat kısa hikayelerden oluşmuş olması ve cümlelerin de anlaşılır net ifadelerle güzelleştirilmesi zaten kısa olan hikayeleri okumayı kolaylaştırdı.
Nasıl Ölünür
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Can Yayınları · 202015,2bin okunma
Başardığımız belliydi. Tekbirler getirerek ev ev ilerliyorduk. Zaferin tadını çıkarıyorduk, aldığımız yer ne kadar ufak olsa da. İlk anda çok mutluyduk ta ki telsizden daha 19 yaşında olan, nur yüzlü, ahlaklı ve imanlı İzo'nun yaralı olduğunu duyana kadar. Yaklaşınca yanındakilerin yarasını sarmaya çalışırken zorlandıklarını gördüm, bomba isabet etmiş ve vücudun tamamında küçük yaralar yapmış, kolun çoğunu kopartmış, yalnız sinir telleriyle tutunuyordu. İnsanın aklına ölüm aniden gelir. Şehadet ve yaralanmanın lütfunu yalnız başına gelen anlar. İzo çığlık atmadı, ağlamadı, feryad etmedi, acıyı hissetmediğini sanmıştım. Yaş olarak kendisinden daha da küçük Zenga lakaplı Mirso Ramiç telaşlı ona eğildi ve öylesine nasılsın diye sordu. Sessizce sadece ''Allah'' dedi. Hastaneye götürmek için sedyeye koyarken saati sordu. Saatin dört buçuğa yakın olduğunu söyledik, o da; ''İyi, öğleyi kıldım'' dedi. Kafamda binlerce düşünce uçuşuyordu o an. Allah'ım, sana her şey için şükürler olsun, aramızda ölüm kalım anında bile namazı düşünen böyle Müslümanlar var. İzo diyordu ki: ''İyi öğleyi kıldım, ölürsem, namaz borcum olmayacak.'' O zaman sormuştum kendi kendime ya ben Allah'ım, ben yaralandığımda nasıl davranırım?
Sayfa 24
Bayrampaşa Cezaevi 19 Aralık 2000
“Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere ‘sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,’ diyerek battaniye attık. Fakat battaniyelere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarılanlar daha çabuk yanıyordu.”
Reklam
Levililer - 19 Bab / Dövme ile ilgili ayet
28. Ölü[m] sebebiyle bedenlerinizde çizik (kesik, yara, tırmık vb. şeyler) yapmayın! Kendinizde [vücudunuzda] iğne (veya çivi) ile [boya vb. maddeler kullanarak] yazı [suret veya şekil] yapmayın! Ben [bunları yapanları] cezalandıran Allahım! *O dönemde Amoriler gibi putperest kavimler ölülerine yas tutarken keskin aletlerle bedenlerinde çizikler yaparak kan akıtır; bununla da ölüye olan saygı ve üzüntülerini gösterirlerdi. Bk. RaŞY, III, 244: Sforno, s. 583. **Yani "Dövme yapmayın yaptırmayın!'' Günümüzde süs amaçlı yapılan dövmeler. o dönemde yas amaçlı yapılmaktaydı. Pasuk her ikisinin de haram olduğuna işaret etmektedir. Yahudilerin vücutlarında yapabilecekleri tek değişiklik, sünnet, yani zekerlerinin kabuğunu almalarıdır. Bk. İbn 'Ezra. III , 170-171: Sforno. s. 583.
Sayfa 1196 - cilt: 2
19.04.2024
Kendime, sadece oldugum kişi olarak, içimden gelenleri döküyorum. Belki de paylaştığım bu duygular, başka bir yüreğe dokunabilir, bilmiyorum. Ama hissettiklerimi dile getirmek, ruhumu bir nebze rahatlatıyor. Herkesin iyi olmasını istiyorum. Kimsenin üzülmesini istemem, çünkü bu benim tercihim. Onların yüzünde görmek istediğim, sadece mutluluk ışıltıları. Kendim üzgün veya kırgin değilim, sadece yorgun hissediyorum. Hayatın bana sunduğu bazı hayallerin parçalandığını hissediyorum. Bu yükü taşımak için gücü bulamıyorum bazen. Kendimle savaşmak istemiyorum artık. İnsanların acılarını kendi yüreğimde bu denli hissetmek istemiyorum. Keşke kendimi feda edebilseydim ve arkamdaki insanlara mutluluk bırakabilseydim. Ama sanırım Tanrı, benim kendimi kurban etmemi bile kabul etmeyecek. Herkesin mutlu olmasını diliyorum. Ve kimseye yük olmadan, hayal kırıklığı olmadan yaşamalarını arzuluyorum. Belki bu şekilde, bu vedanın bir anlamı olabilir. Ölümümün anlamını anlamalarini bile istiyorum. Anlayamaycak kadar iyi olsun herkes. Kimsenin sırtına yük gözüne yas olmadan yol alsinlar. Kırgın degil, kendinden emin gidiyorum, 10 gun bile dayanamadim heyecandan olucektim:)) Hic var olmamayi dilerdim Beni affetmeyin affederseniz çabuk unutursunuz:)…
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
277 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
# spoiler içerebilir #
öncelikle kesinlikle kapağın hikayeyle uyumlu olduğu bir kitaptı bu kitap. kadının adamın elinden tutup yol göstermesi ve erkeğin de onu takip etmesi... buna rağmen malesef serinin en sevmediğim kitabı oldu üstelik cinsellik sahneleri yüzünden. luca, isabellayı çok küçük yaşta düştüğü havuzdan kurtarınca isabellada hayranlığın ardından lucaya doğru karşı koyamadığı bir aşk büyür. luca, yıllar içinde bir başkasıyla evlense bile gizliden gizliye bu aşkı devam ettirir ve bir gün hayalleri gerçek olur. çünkü dedesi çok hastadır ve tüm yönetimi devretmesi gereken güvenilir bir adama ihtiyacı vardır; luca. aradaki inanılmaz yaş farkına rağmen (35-19) kız inanılmaz olgun çünkü hep bir entrikanın içinde olmuş ve takip etmesi gereken olaylar olmuş. ikili evlendikten sonra luca suikate uğrayıp geçirdiği araba kazasında hafızasını kaybeder ve tanıdığı bildiği her şeyi ve herkesi unutur. ona bu süreç boyunca hiçbir detayı unutmayan eşi isabella yardım eder. ona bunu yapanların kim olduğunu bulmaya niyetli olan luca ise karısının yardımıyla hafızasını geri kazanır. dediğim gibi kitapta cinsellik dışında beni rahatsız eden bir durum olmadı. aslında rahatsız eden cinsel sahneler de değildi o kısmın bir parçasıydı sadece. yani... ne diyim hatırlamak bile istemiyorum.
Ruined Secrets
Ruined SecretsNeva Altaj · ‎Independently Published · 202296 okunma
Reklam
626 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
4,5/5 ️️️️ eveeet jane eyre, altı günün sonunda nihayet bittin :’) objektif olarak bakacak olursam kitabı kesinlikle 5/5 olarak yorumlardım, ve bir klasik kitap okumanın aydınlanmasını bu kitap ile de yaşıyorum. ama daha kişisel bir ölçüde 4,5/5 verdim, şimdi bu sebeplere değineceğim harika bir roman. başından sona, hem ingiliz kültürünü, hem
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,1bin okunma
Yaş 19 ama ruh 80 lerde...
Soyut olmayan bir örnek verecek olursak bizce Duhan suresinin 29. ayetinde net bir mucize vardır: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءِ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ "Gök ve yer onların ardından ağlamadı, onlara mühlet de verilmedi." Hiyeroglif metinlerinde: "Diyarlar senin için yas tutar, sen sıhhatle uyanan olduğun için; Tanrılardan daha büyük olduğun için gökler ve yer senin için ağlar." Bu hiyeroglif metni 19. yüzyılın başlarında çözülmeden önce, ölü bir dil ve ölü bir alfabedeydi. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) bu metni bilmesi imkânsızdır. Oysa Kur'an, direkt bu metne cevap vermiştir. Bu mucize iddiasında, doğa olayına muhalefet yoktur. Bu, hiç kimsenin yapamayacağı bir olgu da değildir. Çünkü bugün hiyeroglifler okunur ve ulaşılır olduktan sonra her yazar, bu metinlere atıfla cevap verebilir. Ancak bunun Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde yapılması mucizedir.
Sayfa 140Kitabı okudu
"Ben öldükten sonra, gömmeden önce battaniyeye sarar mısın oğlum," demişti bir gün babam. "Niye baba?" "Soğuktur şimdi oğlum, toprağın altı sonuçta. Üşürüm ... Sonra, börtü böcek." "Ne fark eder öldükten sonra," diyemedim tabi ki. ... Lakin, içimde bir battaniye haberinin sızısı kalmıştı. Lakin, içimde bir battaniye haberinin sızısı kalmıştı. Babamın insanı şaşırtan bir saflıkla istediği battaniyeyi 19 Aralık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günlerdir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıllar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniyelere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarılanlar daha çabuk yanıyordu." On iki yıldır bu ülkenin ciğerlerinde yanmış insan etinin kokusu tütüyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.