Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kumar, Hinduizm’de Savaş Tanrısı’nın çocuğuna verilen ad. Aynı zamanda Hindistan’da sık rastlanılan isim ve soy isimlerden biri. Savaşı kaybeden kumarı da kaybeder. Tanrısını yitirmiş insanoğlu, insanını yitirmiş bir tanrıoğlu uydurur. Yiten tanrıdan çocuklar olur, Hindular ona isim koyar. Mevzubahis Savaş Tanrısı ise oğluna Kumar
Yeşil
''Yeşillikler, bütün bu amaçlara diğer herhangi bir gıdadan daha fazla uygundur; ayrıca, yeşillikler blender'dan geçirildiğinde daha iyi emilirler ve geleneksel salatalar da dahil, bütün diğer gıdalardan daha fazla besin sağlarlar. Başka bir ifadeyle, yeşil içecekleri içerek vücudumuzun iç dengesini en uygun biçimde desteklemiş oluyoruz.''
Reklam
Öylesine dolu, öylesine yeşil, öylesine verimli ve diri, öylesine tutkulu ve ölçülmez. İşte tragedya da, yaşam da, acıda, beğençte bu bolluğun içinde, o yüce büyüleyicilikle duruyor, uzaktan gelen üzüntülü bir şarkıyı dinliyor, oluşan anılarından söz açıyor, onların adlarını dile getiriyor: Kuruntu, istenç, üzüntü. Evet gönüldeşlerim, benimle birlikte tragedyanın yeniden doğuşuna inanın..."Hazırlanın, donanın bu sıkı yürüyüş için inanın Tanrınızın tansığına!"
Sayfa 132 - SayKitabı okudu
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın
Yaşamın şu katı gerçekleri dediğimiz şeylerle sürekli olarak karşı karşıya olmak zihnimizi kemikleştiriyor. Yumuşaklık kalmıyor, şiirsellik gidiyor. Orada yeşil otların bitmesine olanak veremeyen bir kum çölüyle karşılaşıyoruz. Basho’nun çağında yaşam daha böylesine şiirsellikten yoksun, böylesine tıkıştırılıp sıkıştırılmış değildi. Bambu kamışlarından yapılmış bir kulübe, bir kamış sopa, pamukludan yapılmış çuval gibi bir çul şair için çevresinde dolanmak, gönlünün çektiği, hoşuna giden köyde kalmak, her türlü yaşantıyı tatmak için yeterliydi. Bu yaşantıların çoğunluğu da ilkel bir yolculukta karşılaşılacak güçlüklerin getireceği yaşantılardı. Yolculuk çok kolay, çok rahat olunca yolculuğun ruhsal anlamı yok oldu. Belki buna duygusallık diyebilirsiniz ama yolculuğun uyandırdığı bir tür yalnızlık duygusu vardır, insanı yaşamın anlamı konusunda düşüncelere götürür. Aslına bakacak olursanız yaşam da bir bilinmezden ötekine bir yolculuk değil mi? Payımıza düşen altmış yetmiş ya da seksen yıllık ömrümüzde, eğer elimizden gelirse gizlerin örtülerini kaldırmaya çalışıyoruz. Bu kısa ömrü üzüntüsüz sıkıntısız da olsa kapalı gözle geçirmek bizi bu sonsuzluk duyarlığının yalnızlığından yoksun bırakır.
ŞEHRİN SOKAKLARI Yürüyorum şehrin sokaklarında, Gün akşama yakın. A’nı yaşıyorum. Mevsimse bahar… Erguvanlar çoktan açtı. Artık mor salkımlı duvarların,
Reklam
ŞEHRİN SOKAKLARI Yürüyorum şehrin sokaklarında, Gün akşama yakın. A’nı yaşıyorum. Mevsimse bahar… Erguvanlar çoktan açtı. Artık mor salkımlı duvarların,
Geri130
458 öğeden 451 ile 458 arasındakiler gösteriliyor.