Dünyanın Güneş çevresinde döndüğü(helyosantrik)görüşünü ortaya atma konusunda Galileo'nun ve (Kepler'in) gösterdikleri cesarete öteki düşünürlerin davranışlarında rastlamıyoruz.Avrupa'nın düşünce bağnazlığının ortalığı kasıp kavurmadığı ülkelerde bile bunu göremiyoruz.Örneğin,1634 yılında Hollanda'da yaşayan Descartes'ın bir mektubunda şu görüşlere yer verdiğine tanık oluyoruz:Galileo'nun yerküremizin Güneş çevresinde döndüğü yolundaki görüşünün kilise tarafından suçlandığını biliyorsunuz.Kitabımda ele aldığım konular-bunlar arasında yerkürenin devinimide vardır-birbirine öylesine bağlıdır ki,bunlardan birinin yanlışlığı ötekileride silip süpürür.Her ne kadar bu görüşlerimin kesin ve doğru kanıtlı temeller üzerine oturtulduğunu biliyorsanız da,kiliseye karşı gelmek istemem..."iyi yaşamak için göze batmadan yaşamak gerek"sloganıma uygun olarak yaşamımı sürdürmek niyetindeyim.
"Bilim, sanat ve kültürdür insanı insan yapan, içini ısıtan, zaten kısa olan yaşamı yaşanmaya değer kılan. Tüm teknolojik konforlarla donatılmış bir robotlar dünyasında yaşamak ister misiniz? Ben istemem, kendi hesabıma."
Ben ülkemi aynı zamanda adaleti de severek sevebilmek isterim. Büyük olsun da ne tür bir büyüklük olursa olsun, kanla ve yalanla da olsa büyük olsun istemem. Adaleti de yaşatarak yaşamak isterim onu.
ne sular geçti böyle buzla buhar arası
ne kısa bir yazken o niçin hala bitmiyor
durmuş bir vakit bende sisli gece yarısı
çektirdiğin fotoğraf neden hiç konuşmuyor
geç kaldık ve yanlışları güzeltemedik
erken varsak doğrular bakışı yakacaktı
çok sarhoştum yani hak ettim yaşamayı
evden kaçmıştım eve tuza yara saçmıştım
bütün randevulara
Özgürlüğe öyle düşkünüm ki, koca Hindastan'ın bir köşesini bana yasak etseler dünyanın tadı kaçar neredeyse. Hiçbir yerde saklı, eli kolu bağlı yaşamak da istemem, orada pineklemektense alır başımı havası, toprağı bana açık bir yere giderim. Hey Tanrım! Çekilir şey midir memleketinin bir bucağına çivilenip kalmak? Niceleri, kanunlarımıza aykırılık ettiler diye şehirlere, meydanlara, herkesin gidip geldiği yollara uğrayamadan yaşayabiliyorlar. Benim hizmet ettiğim kanunlar küçük parmağımı bile köle etmeye kalksalar, nereye olsa gider başka kanunlar arardım.
Kitap 3, bölüm 13
Bazarov Feniçka'nın elini tuttu. Düzgün atmakta olan nabzını buld. Vuruşları saymayı bile gerekli görmeden:
- 100 yaşına dek yaşayacaksınız, dedi ve genç kadının elini bıraktı.
Feniçka:
-Tanrı korusun! diye bağırdı.
- Neden? Uzun yaşamak istemez misiniz?
-Fakat Yüzyıl diyorsunuz! 85 inde bir büyük annemiz vardı, yalnızca acı çekiyordu. Kara kuru, sağır, kambur, öksürüklü bir kadındı. Kendi hayatına zorluk vermekten başka bir yararı yoktu. O da Hayat mı sanki?
- Öyleyse genç ölmek daha iyi...
-Sizce de öyle değil mi?
-Neden daha iyi olduğunu söyleyebilir misin?
-Ne demek niçin daha iyiymiş? Örneğin, ben şimdi gencim, elimden her şey gelir: giderim, gelirim, taşırım, kimseden yardım da istemem... Hangisi daha iyi?