Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, Münevver Karabulut, Şule Çet, Helin Palandöken, Ceren Özdemir ve ismini sayamadığımız daha niceleri, erkekler tarafından vahşice öldürülen kadınlar… Yaşamı sonlanmasa da her tür şiddetin acısıyla ve öfkesiyle yaşamak zorunda kalan, şiddetle mücadele edebilmek için ölümü göze alan sayısız kadın… Şiddete tanık olan başta çocuklar olmak üzere tüm insanlığın yaşadığı acı, kızgınlık ve diğer taraftan kanıksamayı iyileştirmek için olanı aramak ve bunun için mücadele etmek, tüm kadınlara borcumuz sayılmalı.
Eğer kendimize karşı dürüst isek hayatımızda hiçbir şeyi değiştiremediğimizin farkına varırız. Her şey gerekli olduğundan dolayı olmuştur. Bizi iyileştirmek için gelen her şey deneyimdir.
"Yoldaşlarına bütün bağlardan daha güçlü bir bağla, ortak bir yazgıyla bağlanınca, özgür adam yeni bir görüntünün hep ona eşlik ettiğinin, bütün günlük görevlerini bir aşk dalgasıyla kapladığının ayrımına varır. İnsan yaşamı, geceye doğru uzun bir yürüyüştür; görünmez düşmanlar kuşatır onu, yorgunluk ve acı işkence eder, ama o, az insanın ulaşmayı umacağı, hiç kimsenin uzun zaman kalamayacağı bir hedefe doğru ilerler. Yoldaşlarımız, ilerlerken, her şeye gücü yeten ölümün suskun buyruklarınca çarpılarak, birer birer gözden yiterler. Çok kısa bir süre yardım edebiliriz onlara, bu süre içinde onların mutluluğu ya da mutsuzluğu belirlenir. Onların yürüyüşlerini aydınlatmak, acılarını sevgi merhemleriyle iyileştirmek, onlara tükenmez, katıksız bir sevginin sevincini bağışlamak, bocalayan yürekliliğini güçlendirmek, umarsızlık anında bağlılık esinlemek bize düşer." (Bertrand Russell, Gizemcilik ve Mantık)