O zaman Şeytan yaklaşıp, "Tanrının Oğlu'ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun" dedi. İsa ona şu karşılığı verdi: "İnsan yalnız ekmekle yaşamaz,Tanrı'nın ağzından çıkan her sözle yaşar."
"Bir insan bir birey olarak sadece kendi kişisel hayatını yaşamaz. Aynı zamanda, bilinçli ya da bilinçsiz, kendi dönemi ve çağdaşlarının hayatını da yaşar."
Aziz NESİN anlatımıyla gerçekten harika bir konu yer yer güldüm yer yer kızdım nasıl olur dedim tam bir kara mizah yaşanmış diyorsunuz ama hiç sıkılmadan bir solukta okudum.
Kitabı okuduğumda hayret nidalarım bana sürekli eşlik etti. Daha sonra tiyatrosunu izleyip anlatılan mizaha tekrardan şaşırmadan edemedim. Gerçekleri güzel bir kurguyla anlatan bir kitaptı. Ne kadar doğru yerlere değinildiğini fark edip ince esprilere tekrar ve tekrar şaşırmadan edemedim.
Serinin İlk üçünü okuduktan sonra final...
Kitaptan size:
"sınırlarımızın yakınlarındaki kalindra şehrine girdim. bu şehir toros dağlarının fırattan ayrılan kolunun eteklerinde kuruludur. ve batısında koca toros dağının doruğu yükselir. bu doruk öylesine yüksektir ki gökyüzüne dokunur gibidir. dünyanın hiçbir yerinde bu dağdan daha yüksek bir
Okuduğum kitaplar içinde en beğendiğim kitaptı. Mükemmel bir akış içinde buluyorsunuz kendinizi. Olaylar belki bir nevze saçma gelebilir ama durup düşündüğünüzde kesinlike olabilecek şeyler diyeceksiniz..
Herkesin başından en az biri geçmiş olan olaylar kitapta gördüklerimiz, "yurdum halleri" tabiri caizse. Roman boyunca tüm bu talihsizlikleri tek bir amaca giden yolda bir arada görmek bunalttı beni açıkçası. Yaşıyor gibi hissettim. Sevdiğim Aziz Nesin iğnelemeleri ve mizahını öykülerde tercih ederim diyebilirim bu yüzden.
Okurken yapilan haksizliklar karsisinda ofkelendim, uzuldum en cokta bu ulkenin bu durumlari gercekten yasatmis olmasina uzuldum. Gercekten bir basyapit.
Babam alışverişte çok pazarlıkçı olduğundan bu işi de pazarlığa döküp, "Olmazı var mı bunun Müdür Bey," dedi, "benim herbişeyim nasıl olsa oğlumun değil mi? Tarlam tapanım oğlumun oluyor da, bir nüfuskağıdım mı oğlumun olmuyor?
Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte...Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bişey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, burdan dışarıya su koyuversin...Bu yüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik olan insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olmayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.