Bu kitabın kapağını açmak üzereyseniz, bilmeniz gereken bir şey var. Bu kitap alıştığımız kitaplara hiç benzemiyor. İster öykü deyin, ister anlatı, ister deneme. Hiç önemli değil Önemli olan yazarın anlattıklarını anlayabilmek. Özümsemek.
Kitap, bir binada bulunan yüzlerce insanın yaşamak ve karınlarını doyurmak için verdikleri mücadeleyi anlatılıyor. Değişik ülkeden, değişik lisanlı insanların yaşadığı bir dünyadır burası. Hepsi yamalı elbiselerle, mide bulandırıcı bir kokunun gezdiği binada yaşıyor.
Ekmeklerini taştan çıkaran bu zavallı insanların köle gibi tüm gün çalışıp, kazandıkları parayla ahırdan farksız bir odanın kirasını ödüyolar, çok iş az yemekten ibaret günlük yaşamlarından nefret ediyorlar. Kimi karnını doyurmak için fahişelik yapıyor, kimi dilencilik kimi de saatlerce çamaşır yıkıyor. Umutları hayalleri var. Sadece sinemada gördükleri zengin yaşamı düşlerler buruk buruk, bazen de zengin kocanın hayalini
Yazar, bir yandan Brezilyalı işçilerin yaşadığı sefaleti ve toplumsal yaşamdaki kırılmaların bireyler üzerindeki etkilerine değinirken, diğer yandan da işçiler yönetimi ele geçirmedikçe durumun düzelmeyeceğini söyleyen devrimci sözler eşlik ediyor.
Pelourinho Yokuşu 68 numarada yaşayan onlarca insanın yaşantılarından ufak kesitlerin olduğu bu kitabı okumanizı öneririm. Ayrıca yazarın en sevilen kitabı Kızıl Tarlalar'mış. Onu da alıp okumayı düşünüyorum.
#