1975'te İstanbul'da doğdu. İlk ve ortaöğretimini İstanbul'da yaptı. 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde lisansını, 1999 yılında ise İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim Dalında yüksek lisansını tamamladı. 2002 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalında başladığı doktora eğitimini 2008 yılında bitirdi. Yeni cumhuriyetçilik ve liberalizm üzerine çalışan Ahu Tunçel, Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde siyaset felsefesi dersleri vermektedir.
diğer bir kısmı ise, ki onlar genç-Hegelcilerdir, “akılsal olan gerçektir”i, yani Hegel’in önermesinin ikinci kısmını benimseyerek siyasal olarak felsefenin gerçekleştirilmesinin yollarını ararlar.
yabancılaşma sadece bireyin kendi kapasitelerinin korunması açısından aşılması gereken bir şey değildir. Aynı zamanda insan-türünün, doğanın ve insan-ürünlerinin korunması ve yaşatılması açısından da gereklidir.
Modern kapitalist dünyada yabancılaşmadan, Marx, herhangi bir eylemi gerçekleştiren bireyin gerçekleştirdiği eylemin kendisi ile sonuçları (ürünleri) arasındaki bağı yitirmesini, ayrışmasını ve yabancı kalmasını; eylemi ile hem diğer bireylerden (insanlardan) hem de içinde bulunduğu ortamdan (üretkenliğinden) uzaklaşmasını, dışlaşmasını ve hissizleşmesini ve son olarak da bütün bunlarla birlikte, kendi özgün varlığının kapasitelerinden (türsel varlığından) yabancı duruma düşmesini anlar.
Henüz ilk cildini bitirdim fakat okurken büyük keyif aldım. Kitapta siyaset felsefesine katkıda bulunan önemli filozof ve tarihçilere yer verilmiş. Tabi ki gözümüz başkalarını da aramadı değil; ama o zaman ciltlere sığmazdı. Kitapta yer verilen filozof ve bilgilerin hemen hemen hepsini okumuş olsam da, bu derlemede değerli akademisyenlerin yorumu, özetlemesi ve farklı bir bakış açısı ile bakması, literatüre yapılan önemli katkıları ön plana çıkarmasından dolayı çok değerli bir kitap.
《☆☆☆》
Kitabın giriş kısmı bile bu kitabın neye hizmet ettiğini açıklıyor.
"Çağımızda olanların kötülüğü o kadar yoğundur ki olması gereken iyilere dair inançsızlığımız günden güne artmaktadır. Çözümsüzlük hissiyle karşılaşan günümüz bireyini iki seçenek bekler; ya siyasetin bu kirliliğine ortak olmak ya da siyasetten uzak kalmak. Çoğumuzun aklına üçüncü bir seçenek olarak dünyayı daha iyi, daha yaşanır bir yer kılmak için siyaset gelmez."
Siyaset yapmanın pejoratif karşılandığı biz gibi toplumlarda,siyasetin gerekliliğini kavramamız gerekiyor.Siyaset sadece yalan söyleme işi,retorik değil,insanların bir arada yaşamasını sağlayan bir rabıta.Bu kitap size nasıl siyaset yapıldığını değil siyasal olanın ne olduğunu; büyük felsefeci ve filozofların eşliğinde kronolojik olarak anlatıyor.Birbirinden değerli hocaların kaleme aldığı bu editoryal çalışma,ufuk açıcı ve aydınlatıcı bir metin olarak kütüphanenizde bulunmalı.
Tarih nereden başlar sorusu belki bir kimseleri n ilgi alanlarını doldurmaya bilir. Fakat tarihin bugün ve elbette gelecek için varsayımdan uzak algılana bilir tek tutarlı yanı, onun ilk başlangıcını kavramaktan geçtiğini ne yazıkki göremeyen bir toplumun parcasiyiz. Bereket o ki bu kitap kavranması güç görünen bir cağda yayınlanmış olsa da biz onu bir tarafı değil bütünü kapsayacak yönleriyle anlama gayretinde buluna biliyoruz. Bu gayret çoğu kere bizleri , bir kimselerin annelerinin onunla oynama demesinin yegane sahibi olan kotu ve çirkin cocuklar olarak gostersede biz bu cirkinligi tasimanin guzellegi icerisinde olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz