Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ali Yaşar Sarıbay

Ali Yaşar SarıbayGlobal Bir Bakışla Politik Sosyoloji yazarı
Yazar
Derleyen
8.4/10
20 Kişi
126
Okunma
13
Beğeni
2.712
Görüntülenme

Ali Yaşar Sarıbay Sözleri ve Alıntıları

Ali Yaşar Sarıbay sözleri ve alıntılarını, Ali Yaşar Sarıbay kitap alıntılarını, Ali Yaşar Sarıbay en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
[G]enel olarak hızla değişen bir dünyayı anlayamamak ve birçok insanın yaşadığı güçsüzlük ve yabancılaşma duygusu, dünyanın yorumlanmasında tabiat-üstü bir gücün rolünů ve benliğin gerçek iletişimi olarak duanın bir sığınma olarak önemini artırmaktadır. -M. Castells
Bizim için temel mesele şudur: Dünyaya, hayata ve insana dair genel bir kavrayış olmadan, toplumsal görüngüleri analiz edece ğimiz zemin her halükarda kaypak ve son tahlilde indirgemeci olmaya mahkum olacaktır. Bu sebeple, toplumsal gerçekliğin, bireysel varoluşla sadece maddi pratik bir alanda değil, manevi duyusal bir düzeyde de, zihinsel temasının veya etkileşiminin söz konusu olduğu bir noktada yoğunlaşarak analiz yapmayı daha uygun görüyoruz
Reklam
Atomculuk, bireyin toplumsal bağlarından yalıtılarak açıklama birimi yapılmasıdır.
Bireyin eğitimi ailede başlar , iyi bir toplum için kadının eğitilmesi şart ( Tanzimat’ta aşırı batılılaşma makalesinden )
Olgulara inanmakla yanlış yapıyoruz, çünkü onlar sadece işaretlerdir.Hakikate inanmakla yanlış yapıyoruz, çünkü onlar sadece yorumlamalardır.
2006 yılında Dr. Müeyyet Boratav, "Sakıncalı Doktor" başlığıyla mesleki anılarını da içeren bir kitap yayınladı (Boratav, 2006). Dr. Boratav'ın günlük gazetelere manşet olan ve tartışma başlatan çok ilginç bir anısı şöyle: Doktor olarak görev yaptığı ilçenin hastanesine aynı gece doğum yapmak
Reklam
"Bir halk, her zaman anayasasını gözden geçip, düzeltme, ıslah etme hakkına sahiptir. Bir kuşak, gelecek kuşakları, kendi yasalarının hükmü altına alamaz" Condercet
Sayfa 70 - Sentez YayıncılıkKitabı okudu
Aklın kamusallaşması ve öznelleşme
Kant, güncel olanı sorgularken; " 'Düşünmeyin! Aklınızı kullanmayın!' diye bağırıldığını işitiyorum" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Subay, 'Düşünme, eğitimini yap!', maliyeci: 'Düşünme, vergini öde', din adamı: 'Düşünme, inan !' diyorlar." (Kant, 1984: 215). Oysa, Kant'a göre, insan özgür olmadıkça, yani aklını her yönüyle ve her bakımdan kitlenin önünde çekinmeden, apaçık kullanmadıkça içinde yaşadığı toplumun, son tahlilde tarihin ilerleme kaydetmesi de mümkün değildir.
Sayfa 199 - Sentez YayıncılıkKitabı okudu
1990'larda ivme kazanan globalleşme sürecinin ortaya çıkardığı en önemli tartışma, ulus-devletlerin işlevi etrafında olmuştur. Bu doğrultuda varılan sonuç (veya empoze edilen yaygın kanı), ulus-devletin işlevinin artık bittiği, dolayısıyla işlevin ayrılmaz sosyo-politik öğesi olan milliyetçiliğin de sona erdiği şeklinde ifade bulmuştur. Fakat, 11 Eylül terör eyleminden sonra vuku bulan gelişmeler, ABD başta olmak üzere, dünyanın hemen her yerinde milliyetçi hareketlerin yeniden canlanmasına sebep olmuştur. Bu durumu nasıl açıklayabiliriz? Belli bir (ekonomik, politik ve kültürel) hegemonyanın dayattığı homojenleşmeye yönelmiş bir dünya parçalanmakta midir? Milliyetçilik globalleşmenin adaletsizliklerine bilinçli bir başkaldırı mıdır?
Sayfa 123 - Timaş Yayınları
Yanılsamalardan arınmış nesnel yargı
Habermas'a göre, rasyonellik, her şeyden önce, "yanılabilir bilgiyi cisimleştirmek" olup; bunun olgularla bağlantısını kuran "nesnel" bir "yargılama" davranışıdır.
Reklam
Günümüz sosyolojisinin karşı karşıya olduğu temel mesele, ideal karşısında madde, eyleyen karşısında yapı, toplum karşısında birey değil; tözcülük karşısında ilişkisellik tercihidir.
Tüketim, kimliklerimizi inşa edeceğimiz bir kaynak olmayıp, daha önce var olan kimliklerimizin ifadesini sağlayan bir imkândır.
Sosyal normların yaşaması, şüphesiz, belirttiğimiz gibi, kamu tarafından yaygın kabul görmelerine, yani onlara yeterli sayıda insanın uymasına bağlıdır (Bicchieri, 2006: 55). Bunun olabilmesini sağlayan ise bir bağlam içinde dikkatimize gelen olaylara dair yaptığımız yorumların ve anlamlandırmaların inanca dönüşerek aktif duruma dönüşmeleridir. Hemen yukarıda verdiğimiz itiraz hakkı örneğine geri dönelim. Öğrenci olarak notumuza resmen (not işlerine dilekçe vererek) itiraz ettiğimizi düşünelim. İtiraz ettiğimiz dersin hocasının davranışlarından itirazımıza alındığı izlenimini edinmiş olalım. Böyle bir olay, bizi itiraz hakkımızı kullanmaya ilişkin olarak düşündürtür ve hocamızın otoritesini sarstığımıza dair bir anlamlandırmaya sevk ettiğinde; itirazın menfi bir davranış olduğuna dair inanç geliştirebiliriz ve bir dahaki sefer böyle bir davranışta bulunmayı düşünmemeye başlayarak, söz konusu inancımızı aktif bir duruma dönüştürebiliriz (Böyle bir sürecin soyut olarak şemalaştırılması için bkz.: Bicchieri, 2006: 56). O halde, sosyal normları farklı kılan başka bir özellik, sosyal etkileşimlerimizin beklenti, tercih, kategorileştirme, ön-yargı, şartlanma şeklinde tezahür eden unsurlarıdır. Bunlar ise etki gü cünü ancak bir kültür içinde edindiklerinden; normlar da farklı kültürlerde, hatta aynı kültür içinde bile farklı bir mahiyet gösterirler (Bicchieri, 2006: 76).
Tahayyül kudretini toplum(sal)laşma haline gelmiş sayacağımız esas durum, onun dilde tezahür etmiş olmasıdır (Castoriadis, 1993: 20). Çünkü dil, insanın temel bir semboller sistemi olarak diğer tüm sembollerin yorumlanabilmesinin bir vasatı olduğu gibi; herhangi bir şeyin bir anlam içermesi de ancak dilde ifade bulmasıyla mümkündür (Hertzler, 1965'ten aktaran Charon, 1989: 44-5).
AKP, Türkiye'nin uzun süredir(...) global kapitalizmie eklenme sürecinin ortaya çıkardığı politik bir sonuçtur.
Sayfa 62 - Timaş Yayınları
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.