Ayasofya'nın Gizli Tarihi
Fatih Sultan Mehmet'in parlak zekasına ilişkin verilebilecek en iyi örnek, çocukken tuttuğu özel defterinin sayfalarındadır. Küçük şehzade karalama defterinde resimler çizmiş, notlar almış, Arap, Fars ve Yunan alfabeleri çalışmıştır.
İslam coğrafyasında yaşadığı halde insan resimleri yapan, perspektif kullanan, çevresindeki olayları çizerek gözlemleyen bir şehzade olduğu, defterinin gün yüzüne çıkması ile anlaşılmıştır.
Roma ve Bizans dönemiyle başlıyor İstanbul'un gizemli tarihi. Geçirdiği depremlerden sonra yıkılan Ayasofya yeniden inşa edilirken ezoterik güçler devrededir. Bu arada kısa bir bilgi vermek gerekirse günümüzdeki #sultanahmetmeydanı o dönemde hipodromdu. Ve Osmanlı İstanbul'u fethedince hipodromu doldurdular ve meydan biraz yükseldi. Yani şuanda İstanbul'un altında Bizans üstünde ise Osmanlı var. İki medeniyet, koca iki tarih yanyana. Peki böyle medeniyetler olurda onları durdurmak isteyen karanlık güçler olmaz mı? 11. yüzyılda kurulan #tapınakşövalyeleri Osmanlı gelince Malta adasına kaçarlar ve ilk fırsatta siyasi çalkantı çıkarırlar. Artık isimleri #maltaşövalyeleri olur. 14. yüzyılda Cem Sultan olayı, 16. Yüzyılda #sabataysevi vakası yaşanır. Artık alenen bilinen şövalyeler Mason locaları ile birleşerek 17. Yüzyılda yeni bir oluşuma dönüşürler. Tüm padişahlar bu oluşumla (günümüzdeki adı ulus devletleri bitirmek isteyen küresel güçler) mücadele etselerde 19. Yüzyıl sonuna doğru İstanbul için her şey kötü bir hal alır. Hele Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul işgali yok mu, okurken yüreklerimi dağladı. Türkler, Etnik gruplar ve İngiliz ve Fransız Subayları, üstüne birde Bolşevik ihtilalinden kaçan asilzade Ruslar eklenince #istanbul tam bir keşmekeşe dönmüş. Sadece 5 yıl ama bir ömür bedelinde...
O günleri Halide Edip Adivar şöyle anlatır:
"Türkleri tevkif ediyor, cezalara çarpıtıyor ve bazen de müttefik merkezlerinde fena halde dövüyorlardı. Evler zorla sahiplerinin ellerinden alınıyor, içindekiler dışarı atılıyordu. [...] Fesler, kadın peçeleri yırtılıyor ve bütün bunlara karşı şehir halkı çok vakur ve sakin davranıyordu. Türk basını müttefiklerin sansürü altında olduğundan, bu olaylar gazetelerde yer almıyor veya mübalağalı söylentiler ağızdan ağıza dolaşıyordu. Bugünlerde Türklerin hiçbiri silah taşımamakla beraber, Hıristiyanların hepsine silah verilmişti. İşte bundan dolayı Fatih ve Aksaray gibi büyük bir kısmı yangından hara- beye dönüşmüş yerlerde çok acı vakalar oluyordu."
Emanuel Karasu'nun asıl adı Emanuel Carosso'dur ama zaman içinde Karasu olarak değiştirmiştir, bu isim size tanıdık gelecektir... Emanuel Karasu, ünlü Bilge Karasu'nun babasıdır da aynı zamanda. Bir önemli akrabalık bağı da, şu an Türkiye de ünlü olan, Fransız kökenli bir yoğurt markasının kurucusu olan Izak Karasu'nun da amcası olmasıdır.