Fransa’nın Belley kasabasında 1755 yılında doğdu. Dijon’da hukuk, kimya ve eczacılık öğrenimi gördü. Belley’de aile mesleği olan hukuk üzerine çalışmalar yaptı. 1789 yılında avukat olarak kurucu meclis üyeliğine seçildi. Daha sonra Ain hukuk mahkemesi başkanı, belediye başkanı ve ulusal muhafız komutanı oldu. Gironderler’in iktidardan düşmesi üzerine İsviçre’ye sürgüne gitmek zorunda kaldı. Oradan da Amerika’ya gitti. Çeşitli eyaletlerde Fransızca dersleri vererek ve keman çalarak hayatını kazandı. 1796 yılında Fransa’ya döndü. Napolyon’un konsüllüğü döneminde, 1800 yılından ölünceye kadar sürdüreceği Yargıtay üyeliği görevine atandı.
Bekar olarak yaşayan Brillat-Savarin, kendini arkeolojiye, astronomiye, kimyaya ve özellikle de iyi restoranları değerlendirerek ve sık sık evine çağırdığı kalabalık dostlarına kendi eliyle yemek pişirerek, gastronomiye adadı.
Hukuk ve ekonomi politika üzerine bir çok kitabı yayımlandı. Aralık 1825’te, ölümünden iki ay önce, kendisini ünlü kılacak olan kitabını çıkardı: Physiologie du Gout ou Meditation de Gastronomie Transcendante (Lezzetin Fizyolojisi ya da Yüce Mutfak Üzerine Düşünceler) . bu çalışma çok kısa bir sürede gastronomi konusunda klasik bir yapıt oldu. Brillat-Savarin’in tek isteği kimyaya, fiziğe, hekimliğe ve astronomiye başvurarak mutfak sanatını gerçek bilim arasına sokmaktı.
Hala dünyanın her yerinde; Fransız Savarin peyniri, Savarin kek kalıbı, Savarin Gateau’su onun adıyla anılmaktadır. Ayrıca Brillat-Savarin düşük karbonhidrat diyetinin babası olarak da bilinmektedir.
Bunu ister üzüm bağına bakan Nuh’a ister üzüm suyunu sıkan Baküs’e borçlu olalım, dünyanın en güzel içeceği olan şarap, dünyanın çocukluğuna dayanır; ve Osiris’e mal edilen bira, hiçbir şeyden emin olunmayan zamanlara kadar uzanır.
İnsan, silahın ve kaldıracın gücüyle doğayı boyunduruğu altına aldı, onu zevkleri, ihtiyaçları ve kaprisleri doğrultusunda yola getirdi, doğanın yüzeyini alt üst etti ve zayıf bir iki ayaklı, yaratılışın efendisi haline geldi.
Bu felaketin çevresini intikamla, ölüm melekleriyle, trompetlerle ve aynı derecede korkunç başka aksesuarlarla donatmaya pek hazırız. Ne yazıkki bizi yok etmek için bu kadar gürültü patırtıya gerek yok. Bu kadar tantanaya değmeyiz ve Tanrı isterse dünyanın yüzeyini herhangi bir araca başvurmadan da değiştirebilir.
Geniş alnı ciddi çalışmalara olan aşkını, ağzı ise sevecen eğlencelere olan düşkünlüğünü belirtmekteydi. Murakabeye dalmış bir havası vardı ve onu gören herkes şöyle düşünmekten kendini alamazdı: “Bu yaşlı adam bir bilge olmalı.”.
Kitap gayet güzel, özellikle gastronomiye merakı olan okurların temel alması gereken bir kitap. Sadece bir gastronomi kitabı değil, aynı zamanda gastronominin insan fizyolojisine etkisi olduğunu bize ispatlayan bir kitap :)
Savarin gastronominin babasıdır. Hatta ilk gastronomi uzmanı desek yanılmış olmayız. Bir avukat ve hekim olarak yemeğe dair ilgisini her daim anlatmaktan çekinmemiş. Zamanının yemek anlatıları ile şimdilerdeki gastronomi arasında büyük farklar olsa da lezzetin fizyolojisi kitabı her gastronomi tutkununun şans vermesi gereken bir eser.
Dikkati ve gıdayı gözlemleyen karakterin, mutfak sektörüne, gastronomiye katkısı olağanüstü. Nerede veya hangi mevkiyi işi yaparsan yap önemli olan hissettiğini ve doğru bildiğini yapmaktır.