Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şamil S. Zagitoviç

Şamil S. ZagitoviçDoğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam yazarı
Yazar
6.5/10
2 Kişi
15
Okunma
0
Beğeni
360
Görüntülenme

Şamil S. Zagitoviç Gönderileri

Şamil S. Zagitoviç kitaplarını, Şamil S. Zagitoviç sözleri ve alıntılarını, Şamil S. Zagitoviç yazarlarını, Şamil S. Zagitoviç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
352 syf.
9/10 puan verdi
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam Yayınevi yazarımız
Şamil S. Zagitoviç
Şamil S. Zagitoviç
"1952de Özbekistan SSCBde Andican şehrinde doğmuştur. Bir Rus filozofu,tarihçi ve gazeteci olmaısnın yanı sıra toplum ve siyaset adamı aynı zamanda Tarih bilimleri kandidatıdır. ( Kandidat: SSCB de bir bilim payesidir).80'in üzerinde bilimsel makale yazmıştır. Bu kitabı
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı HayyamŞamil S. Zagitoviç · Etkin Yayınevi · 201815 okunma
… yine de ruh ve akıl ayrımı Hayyam için oldukça soyut bir anlama sahiptir. Zira bu iki türün kopmaz bir bağı vardır: “ Akıl ruhsuz, ruh ise akılsız olamayacağı için her akılda bir ruh vardır.”
Reklam
Ben benim işte.
Ömer Hayyam’dan bahsedilen çok sayıdaki edebi eserde onu kâh materyalist, kâh dini bütün bir Müslüman, kâh bir sufi, kâh bir rasyonalist, kâh bir ateist ya da İsmailî olarak adlandırmışlardır. Karmaşık, çelişkili bir insana uygun bir yafta yapıştırmak Tanrı’ya yapıştırmaktan daha kolaydır! Ancak, en karmaşık ve muğlak yaftayı da en yalın insana yapıştırmak daha basittir. Bununla birlikte Hayyam, şunları vurgular: “Ben benim işte. Canın ne isterse söyle. Hayyam kalacağım hep ben. Gerçekten böyle!”
Yine tekrarlayalım: Hayyam’ın şarap hakkındaki sözleri, katı manevi zorbalığa karşı doğrudan bir meydan okuma olarak yorumlanmalıdır. Ünlü İngiliz doğubilimci Darmesteter, İran şiirleri üzerine yazdığı kitabında şöyle yazmıştır: “Bu konuda pek bilgisi olmayan bir adam şarabın İran şiirinde işgal ettiği yeri görünce biraz şaşırıp afallayacaktır. Ancak, onun bizim ‘vandevires’lerimizle (XV. yüzyılın Dionysos şarkıları) ve bizdeki içki sofralarının şarkılarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Avrupa’nın içki sofrası şarkıları sarhoş şarkılarıdır; İran’da ise bu, Kur’an’a karşı, softalara karşı, doğanın ve aklın dinin kanunuyla bastırılmasına karşı bir isyandır. Şair için içki, kişinin özgürleşmesinin sembolüdür.”
Hayyam’ın bazı rubailerinde şairin ahiret yaşamı hakkındaki ilkel efsanelere karşı attığı alaycı kahkahalar daha net bir şekilde duyulur. Bir kaç dörtlüğünde, kıyamet günü ölülerin dirilişin resmedilişini ve cenaze töreni ritüellerini iğneleyici bir dille alayı alır. Öldüğümde cenazem şarapla yıkansın. Mezarındaki güller şarapla sulansın. Mahşer günü beni merak eden olursa, Meyhane önündeki toprakta arasın. Ya da: Diyorlar ki:” Oruç tutup, ibadete ediniz, Nasıl yaşarsanız öyle dirileceksiniz!” Sımsıkı sarılalım sevgiliye ve meye , Belki de mahşer günü elele diriliriz .
… Bu süreçte, Ortodoks Müslüman din adamlarının, özellikle Hanefi Mezhebinin konumları güçlenmişti. İsmailîlerin artan muhalefeti ile karşı karşıya geç kalan Sünni fıkıh âlimleri, görünen görünmeyen tüm düşmanlarına karşı saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Bunun arasında doğal olarak Ömer Hayyam da vardı. Halka açık dini tartışmalarda daha da yüksek sesle, Bâtınî sapkınlıkla, Şeriata saygısızlık ve inançsızlıkla suçlanıyordu. İsfahan sokaklarından geçerken bir çok insan nefretle tükürüyor, bazen taş atıyor, hiç çekinmeden tehditler savuruyordu. Ey âlim! Olur da bir gün aptalın teki Gece yarısına derse, bu şafak vakti, Aptala yat, bir aptala tartışma sakın. Kafir diye seni inletirler inanki!
Reklam
Eyvah, âlimlere hayır yok şu alemde, Güzel günler görün hep aptallar talihten Feleğin bize de gülsün diye yürekten Bir testi şarap ver geçelim kendimizden.
1098- 1103 Büyük Selçuklu iç savaşları
Beş yıl süren bu şiddetli iç savaşın sonucunda, İran ve Irak perişan bir duruma düşmüştür. Yerleşim yerleri olan kasabalar ve eyaletlerin yönetimi çok sık el değiştirdiği için halk sürekli soygunlara maruz kalıyordu. Savaşan ordular, gıda maddelerini götürerek tüm bölgeleri acımasızca açlıktan ölmeye terk ediyordu. Tarihçiler, bu dönemde bir dizi vilayette yayılan bir yamyamlık vakasından bahsederler.
İçmeyi bilmeyene Tanrı haram etmiştir. O kişi ki, içince şuurunu yitirir. Ama ölçü bilen er kişiye gelince, Her halükarda ona içki içmek serbesttir! - - - Helaldir içilen mey yarenler ile, Ya da bir güzel ile vuslat vaktinde Ziyafetin ardından övünme sakın: Az iç. Bazen hiç. Gösteriş için içme. . . .
Keyif olsun diye içmiyoruz biz, Zevküsefa değil bizim derdimiz. Geçirmek isteriz bir an kendimizden, Bu zıkkımı sırf bu yüzden içeriz.
Reklam
Hayyam, rubailerini sancılı düşünme süreçlerinde yazmak zorunda kalıyordu. Bunlar her şeyden önce kendisi içindi. Kağıda dökülmüş her bir rubai, Hayyam’ın ruhunda meydana gelen çatışmayı, onun melankolisini ve kederini anlatır. İçi boş, hem hasta, hem de sinsi dünyada, Hayat şarap diye zehir sunar kucağında. Ve canımı pek fazla acıtmasın diye ben. Boşaltmak isterim kadehimi tek yudumda.
Nizamülmülk, İsmaillîler’e olan tutumunu “Siyasetname “de açıkça ifade etmiştir. “Şah’ın ve İslam’ın düşmanları olan zındıkların işlerinin açığa çıkarılmasına dair” bölümünde şöyle yazıyordu: “Bu insanlardan daha uğursuz, daha güvenilmez, daha cani olan tek bir insan topluluğu yoktur.”
Hasan Sabbah, Selçuklular’a cin derken, Nizamülmülk İsmailîler’den köpekler diye bahseder.
Sabbah’ın dinî öğretilerinde (İsmailî kurallarına göre oldukça ılımlı), var olan her şeyin yaratıcısı olarak İslam’ın yüce yaratıcısının konumu tamamen korunurdu. Kur’an’ı, sünnete ve şeriatı derin saygısı vardır, Muhammed’in peygamberlik vazifesine inanır; ve tüm Şiiler gibi, Ali’yi göklere çıkarırdı. Tarihçiler daha sonra Şeriat tarafından yasaklanan şarabı içtiği için öz oğlunu öldürdüğünü anlatır.
Bazen en yakın arkadaşlarından bile düşüncelerini saklayan bir Sufi şeyhiydi, bazen de dünyevi zevkleri her şeyden üstün tutan bir hedonist. Hayyam böyle biriydi.
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.